English    Türkçe    فارسی   

1
3934-3943

  • اقتلونی یا ثقاتی لائما ** إن فی قتلی حیاتی دایما
  • Ey inandığım, itimat ettiğim kişiler! Beni kınayın ve öldürün. Şüphe yok, benim ebedî hayatım öldürülmemdedir.
  • إن فی موتی حیاتی یا فتی ** کم أفارق موطنی حتی متی‌‌ 3935
  • Ey yiğit! Hayatım, mutlaka ölümdedir. Ne zamana kadar yurdumdan ayrı kalacağım?
  • فرقتی لو لم تکن فی ذا السکون ** لم یقل إنا إليه راجعون‌‌
  • Bu âlemde durmaklığım, ayrılık olmasaydı (öldüğümüz zaman) “Biz, şüphe yok, Tanrı’ya dönenleriz” denmezdi.
  • راجع آن باشد که باز آید به شهر ** سوی وحدت آید از تفریق دهر
  • Dönen kişi; ayrıldığı şehre tekrar gelen kişidir; zamanın ayırışından kurtulup birliğe erişendir.
  • افتادن رکابدار هر باری پیش علی کرم الله وجهه که ای امیر المؤمنین از بهر خدا مرا بکش و از این قضا برهان‌‌
  • Seyisin "Emir-ül Müminîn, beni öldür ve bu kazadan kurtar” diye ayaklarına kapanması
  • باز آمد کای علی زودم بکش ** تا نبینم آن دم و وقت ترش‌‌
  • Seyis tekrar gelerek “Ya Ali, beni tez öldür ki o kötü vakti, o fena zamanı görmeyeyim.
  • من حلالت می‌‌کنم خونم بریز ** تا نبیند چشم من آن رستخیز
  • Sana helâl ediyorum, kanımı dök ki gözüm o kıyameti görmesin” dedi.
  • گفتم ار هر ذره‌‌ای خونی شود ** خنجر اندر کف به قصد تو رود 3940
  • Dedim ki: Eğer her zerre bir kanlı, bir katil olsa da elinde hançer olarak senin kastına yürüse.
  • یک سر مو از تو نتواند برید ** چون قلم بر تو چنان خطی کشید
  • Yine senin bir tek kılını kesemez. Çünkü kader kalemi böyle yazmıştır; sen beni öldüreceksin.
  • لیک بی‌‌غم شو شفیع تو منم ** خواجه‌‌ی روحم نه مملوک تنم‌‌
  • Fakat tasalanma, senin şefaatçin benim. Ben ruhun eri ve sultanıyım, ten kulu değil!
  • پیش من این تن ندارد قیمتی ** بی‌‌تن خویشم فتی ابن الفتی‌‌
  • Yanımda bu tenin kıymeti yok; ten kaydına düşmeyen bir er oğlu erim.