English    Türkçe    فارسی   

1
3990-3999

  • ای دریغا لقمه‌‌ای دو خورده شد ** جوشش فکرت از آن افسرده شد 3990
  • Yazıklar olsun ki iki lokmacık yendi de bu yüzden fikir çoşkunluğu dondu, yatıştı.
  • گندمی خورشید آدم را کسوف ** چون ذنب شعشاع بدری را خسوف‌‌
  • Bir buğday tanesi, Âdem Peygamberin güneşinin tutulmasına... Arzın, güneş ile ay arasına girmesi, dolunayın kararmasına sebep oldu.
  • اینت لطف دل که از یک مشت گل ** ماه او چون می‌‌شود پروین گسل‌‌
  • İşte sana gönlün letafeti! Bir avuç balçıktan (bir iki lokma ekmekten) ay darmadağın bir hale gelmekte!
  • نان چو معنی بود خوردش سود بود ** چون که صورت گشت انگیزد جحود
  • Ekmek manevi olursa yenmesinde fayda var. Fakat bildiğimiz ekmeğin faydası yok, kalbi daraltıyor.
  • همچو خار سبز کاشتر می‌‌خورد ** ز ان خورش صد نفع و لذت می‌‌برد
  • Manevi ekmek, yeşil diken gibi... deve yiyince yüz türlü fayda, yüzlerce lezzet bulmakta.
  • چون که آن سبزیش رفت و خشک گشت ** چون همان را می‌‌خورد اشتر ز دشت‌‌ 3995
  • Fakat yeşilliği gitti de kurudu mu, onu çölde deve yiyince;
  • می‌‌دراند کام و لنجش ای دریغ ** کان چنان ورد مربی گشت تیغ‌‌
  • Damağını avurdunu yırtar, paralar. Yazıklar olsun; öyle yetişmiş gül kılıç kesildi.
  • نان چو معنی بود بود آن خار سبز ** چون که صورت شد کنون خشک است و گبز
  • Ekmek de manevi oldukça o yeşil dikendi. Fakat şimdi zâhiri ekmek olduğundan kupkuru bir hale geldi, sertleşti.
  • تو بدان عادت که او را پیش از این ** خورده بودی ای وجود نازنین
  • Ey nazlı nazenin varlık (ey Husâmeddin), bundan önce onu yemeğe alışmıştın.
  • بر همان بو می‌‌خوری این خشک را ** بعد از آن کامیخت معنی با ثری‌‌
  • O alışkanlıkla bu kuru ekmeği de alıp yemek istiyorsun ama gayri mâna, yerle karıştı;