English    Türkçe    فارسی   

2
1086-1095

  • آن غذای خاصگان دولت است ** خوردن آن بی‏گلو و آلت است‏
  • O, gıda devletin has kullarına mahsustur. O, boğazsız aletsiz yenir.
  • شد غذای آفتاب از نور عرش ** مر حسود و دیو را از دود فرش‏
  • Güneşin gıdası, Arş nurundandır, hasetçinin, Şeytan’ın gıdası ferş dumanından!
  • در شهیدان یرزقون فرمود حق ** آن غذا را نه دهان بد نه طبق‏
  • Allah, şehitler için “ Onlar rızıklanırlar” buyurdu. O, gıda için ne ağız vardır, ne tabak!
  • دل ز هر یاری غذایی می‏خورد ** دل ز هر علمی صفایی می‏برد
  • Gönül, her dosttan bir gıda ile gıdalanır, her bilgiden bir lezzet alır.
  • صورت هر آدمی چون کاسه‏ای است ** چشم از معنی او حساسه‏ای است‏ 1090
  • Her insanın sureti, bir kâseye benzer. Göz de suretinin manasına ait bir duygu âletidir.
  • از لقای هر کسی چیزی خوری ** و ز قران هر قرین چیزی بری‏
  • Herkesin yüzünden bir şey yemekte, her buluştuğundan bir şey almaktasın.
  • چون ستاره با ستاره شد قرین ** لایق هر دو اثر زاید یقین‏
  • Yıldız, yıldızla kırân etti mi mutlaka her ikisine uygun bir şey doğar.
  • چون قران مرد و زن زاید بشر ** وز قران سنگ و آهن شد شرر
  • Erkekle kadının buluşmasından çocuk doğduğu gibi, taşla demirin birleşmesinden de kıvılcım meydana gelir.
  • و ز قران خاک با بارانها ** میوه‏ها و سبزه و ریحانها
  • Toprağın, yağmurla kırânı, meyveleri, yeşillikleri, çiçekleri bitirir.
  • و ز قران سبزه‏ها با آدمی ** دل خوشی و بی‏غمی و خرمی‏ 1095
  • İnsan, yeşilliğe baksa gönlü hoşlanır, gamı gider, neşelenir.