English    Türkçe    فارسی   

2
1306-1315

  • ما رمیت إذ رمیت گفت حق ** کار حق بر کارها دارد سبق‏
  • Hak, “ Mâ remeyte iz remeyte” dedi. Allah’ın işi, bütün işlere örnektir, misaldir.
  • خشم خود بشکن تو مشکن تیر را ** چشم خشمت خون شمارد شیر را
  • Kendi kızgınlığını kır, oku kırma. Senin kızgın gözün sana sütü kan gösterir.
  • بوسه ده بر تیر و پیش شاه بر ** تیر خون آلود از خون تو تر
  • O kanlara bulanmış, senin kanınla ıslanmış oku alıp öp de padişaha götür.
  • آن چه پیدا عاجز و بسته و زبون ** و آن چه ناپیدا چنان تند و حرون‏
  • Meydanda olan âcizdir, bağlanmıştır, zebundur. Görünmeyense pek kuvvetli ve galip.
  • ما شکاریم این چنین دامی کراست ** گوی چوگانیم چوگانی کجاست‏ 1310
  • Biz avlardan ibaretiz, kimin böyle bir tuzağı var? Çevgânın önünde toplardan başka bir şey değiliz, çevgânı idare eden nerde?
  • می‏درد می‏دوزد این خیاط کو ** می‏دمد می‏سوزد این نفاط کو
  • Yırtıyor, dikiyor, nerde bu terzi? Üflüyor, yakıyor, nerde bu ateşi yakan?
  • ساعتی کافر کند صدیق را ** ساعتی زاهد کند زندیق را
  • Bir an içinde sıddıkı kâfir eder, bir an içinde zındıkı zahit.
  • ز انکه مخلص در خطر باشد ز دام ** تا ز خود خالص نگردد او تمام‏
  • Onun içindir ki ihlâs sahibi, varlığından tamamıyla halâs olmadıkça tuzağa düşmek tehlikesindedir.
  • ز انکه در راهست و ره زن بی‏حد است ** آن رهد کاو در امان ایزد است‏
  • Çünkü yoldadır, yol kesicilerse sayısız. Ancak Allah amanında olan kurtulur.
  • آینه‏ی خالص نگشت او مخلص است ** مرغ را نگرفته است او مقنص است‏ 1315
  • Aynası tamamıyla arınmayan, henüz ihlâs sahibidir. Kuş tutmayan henüz avla meşguldür.