English    Türkçe    فارسی   

2
1754-1763

  • در حق او مدح و در حق تو ذم ** در حق او شهد و در حق تو سم‏
  • Ona metih olan söz, sana zemdir; ona göre baldır, sana göre zehir!
  • ما بری از پاک و ناپاکی همه ** از گران جانی و چالاکی همه‏ 1755
  • Bizse temizden de münezzehiz, pisten de. Ağırlıktan da arıyız, çeviklik ve titizlikten de!
  • من نکردم امر تا سودی کنم ** بلکه تا بر بندگان جودی کنم‏
  • Kullara ibadet edin diye emrettimse bir kâr, bir fayda elde edeyim diye değil, kullara ihsanlarda bulunayım diye.
  • هندوان را اصطلاح هند مدح ** سندیان را اصطلاح سند مدح‏
  • Hintlilere, Hintlilerin sözleri metihtir. Sintlilere, Sintlilerin.
  • من نگردم پاک از تسبیحشان ** پاک هم ایشان شوند و در فشان‏
  • Onların beni tespih etmeleriyle münezzeh, mukaddes olmam. Bu tespih incilerini saymakla kendileri temizlenirler.
  • ما زبان را ننگریم و قال را ** ما روان را بنگریم و حال را
  • Biz; dile, söze bakmayız; gönle hale bakarız.
  • ناظر قلبیم اگر خاشع بود ** گر چه گفت لفظ ناخاضع رود 1760
  • Kalp huşu sahibiyse kalbe bakarız, isterse sözünde kulluk ve aşağılık olmasın!
  • ز انکه دل جوهر بود گفتن عرض ** پس طفیل آمد عرض جوهر غرض‏
  • Çünkü gönül cevherdir. Söz söylemekse araz. Bu yüzden araz, âriyettir, maksat cevherdir.
  • چند ازین الفاظ و اضمار و مجاز ** سوز خواهم سوز با آن سوز ساز
  • Manası gizli kapalı yahut başka olan bu çeşit lâflar, ne vakte kadar sürecek? Yanıp yakılmak isterim ben, yanıp yakılmak, ateşe düş!
  • آتشی از عشق در جان بر فروز ** سربه‏سر فکر و عبارت را بسوز
  • Canda sevgiden bir ateş tutuşur. Düşünceyi, sözü, baştanbaşa yakıver!