English    Türkçe    فارسی   

2
1837-1846

  • حفت الجنة بمکروهاتنا ** حفت النیران من شهواتنا
  • Cennet, hoşumuza gitmeyen şeylerle kaplanmış, cehennem de zevkimize giden şeylerle dolmuştur.
  • تخم مایه‏ی آتشت شاخ تر است ** سوخته‏ی آتش قرین کوثر است‏
  • Ateşin aslı yaş ağaç olduğu gibi ateşe yanan da Kevser’e ulaşmıştır.
  • هر که در زندان قرین محنتی است ** آن جزای لقمه‏ای و شهوتی است‏
  • Zindan da mihnetlere düşen adam, bir lokmanın, bir zevkin yüzünden düşmüştür.
  • هر که در قصری قرین دولتی است ** آن جزای کارزار و محنتی است‏ 1840
  • Bir köşkte devlete erişen de bir savaş, bir mihnet karşılığı olarak o devleti bulmuştur.
  • هر که را دیدی به زر و سیم فرد ** دان که اندر کسب کردن صبر کرد
  • Kimi altına, gümüşe sahip olmuş, zenginlikte naziri olmayan bir dereceye erişmiş görürsen, bil ki o, kazanma zahmetine sabretmiştir.
  • بی‏سبب بیند چو دیده شد گذار ** تو که در حسی سبب را گوش دار
  • Gözü açık olan bunları sebepsiz, Allah hikmeti olarak görür. Fakat mademki sen duygu âlemindesin, sebeplere kulak as!
  • آن که بیرون از طبایع جان اوست ** منصب خرق سببها آن اوست‏
  • Sebeplere yapışmamak, onları görmemek makamı; ruhu tabayi âleminden kurtulmuş olanındır.
  • بی‏سبب بیند نه از آب و گیا ** چشم چشمه‏ی معجزات انبیا
  • Bu çeşit adam, peygamberlerin mucizeleri çeşmesini sebepsiz görür. Onları, sudan, ottan meydana geliyor bilmez.
  • این سبب همچون طبیب است و علیل ** این سبب همچون چراغ است و فتیل‏ 1845
  • Bu sebep, doktorla hasta, kandille fitil gibidir.
  • شب چراغت را فتیل نو بتاب ** پاک دان زینها چراغ آفتاب‏
  • Gece kandiline yeni bir fitil bük, fakat güneş kandilini bunlara muhtaç sanma.