English    Türkçe    فارسی   

2
1884-1893

  • بانگ می‏زد کای امیر آخر چرا ** قصد من کردی تو نادیده جفا
  • “Beyim, ben sana ne yaptım, bana ne kastın var?
  • گر ترا ز اصل است با جانم ستیز ** تیغ زن یک بارگی خونم بریز 1885
  • Eğer bana hakikaten bir kastın varsa vur kılıcı, birden kanını dök!
  • شوم ساعت که شدم بر تو پدید ** ای خنک آن را که روی تو ندید
  • Sana çattığım saat ne menhus saatmiş. Ne mutlu senin yüzünü görmeyene!
  • بی‏جنایت بی‏گنه بی‏بیش و کم ** ملحدان جایز ندارند این ستم‏
  • Dinsizler bile kimseye suçsuz, günahsız, az çok bir şey yapmadan böyle sitem etmezler, bu sitemi caiz saymazlar” diyordu.
  • می‏جهد خون از دهانم با سخن ** ای خدا آخر مکافاتش تو کن‏
  • Söz söylerken ağzından kan geliyordu “ Yarabbi cezasını sen ver!” diye bağırmakta,
  • هر زمان می‏گفت او نفرین نو ** اوش می‏زد کاندر این صحرا بدو
  • Her an ona kötü söylemekte, lânet etmekteydi. Atlı ise “ bu ovada koş” diye onu dövüyordu.
  • زخم دبوس و سوار همچو باد ** می‏دوید و باز در رو می‏فتاد 1890
  • Adam, topuz acısıyla atlının korkusundan yel gibi koşmağa başladı. Hem koşuyor, hem yüzüstü düşüyordu.
  • ممتلی و خوابناک و سست بد ** پا و رویش صد هزاران زخم شد
  • Karnı toktu, uykulu ve gevşemiş bir haldeydi. Ayağında, yüzünde yüz binlerce yara vardı.
  • تا شبانگه می‏کشید و می‏گشاد ** تا ز صفرا قی شدن بر وی فتاد
  • Atlı o adamı akşam çağına kadar çekiştirip durdu. Nihayet, adamın safrası kabardı, kusmağa başladı.
  • زو بر آمد خورده‏ها زشت و نکو ** مار با آن خورده بیرون جست از او
  • İyi, kötü yediklerini kustu. Bu kusma esnasında yılan da içinden dışarı çıktı.