English    Türkçe    فارسی   

2
2248-2257

  • خدمت من طاعت و حمد خداست ** تا نپنداری که حق از من جداست‏
  • Bana hizmet, Tanrıya itaat etmek, onu övmektir. Sakın Hakkı benden ayrı sanma.
  • چشم نیکو باز کن در من نگر ** تا ببینی نور حق اندر بشر
  • Gözünü iyi aç da bana öyle bak ki beşerde Tanrı nurunu göresin” dedi.
  • بایزید آن نکته‏ها را هوش داشت ** همچو زرین حلقه‏اش در گوش داشت‏ 2250
  • Bayezid, o nükteleri dinledi, altın bir küpe gibi kulağına taktı.
  • آمد از وی بایزید اندر مزید ** منتهی در منتها آخر رسید
  • Bu yüzden derecesi yükseldi, fazileti arttı. Hakikat yolunun sonuna erişmiş olan Bayezid, artık ondan sonra bir son tasavvur edilemeyecek olan bir makama vardı.
  • دانستن پیغامبر صلی الله علیه و آله که سبب رنجوری آن شخص گستاخی بوده است در دعا
  • Peygamber’in o şahsın hastalandığına, duada küstahlık etmesinin sebep olduğunu bildirmesi
  • چون پیمبر دید آن بیمار را ** خوش نوازش کرد یار غار را
  • Peygamber, o hastayı görünce halini hatırını sordu, o hakikî dosta iltifatlarda bulundu.
  • زنده شد او چون پیمبر را بدید ** گوییا آن دم مر او را آفرید
  • Adam, Peygamber’i görünce dirildi, sanki o anda yeniden yaratılmıştı.
  • گفت بیماری مرا این بخت داد ** کامد این سلطان بر من بامداد
  • Sahabe, “ astalık beni bu bahta eriştirdi; bu sultan sabah çağında beni dolaşmaya geldi.
  • تا مرا صحت رسید و عاقبت ** از قدوم این شه بی‏حاشیت‏ 2255
  • Bu suretle bana sıhhat erişti, saltanatına bir hudut olmayan bu padişahın kademi bereketiyle iyileştim.
  • ای خجسته رنج و بیماری و تب ** ای مبارک درد و بیداری شب‏
  • Ne güzel, ne mübarek ağrı, sızı. Ne mutlu, ne kutlu hastalık hararet, dert ve gece uykusuzluğu!
  • نک مرا در پیری از لطف و کرم ** حق چنین رنجوریی داد و سقم‏
  • İşte Tanrı bana bu kocalığımda lütuf ve kereminden böyle bir hastalık, böyle bir illet verdi.