English    Türkçe    فارسی   

2
233-242

  • باز گفتی حزم سوء الظن تست ** هر که بد ظن نیست کی ماند درست‏
  • Yine dönüp diyordu ki: “ Bu kötü zanna düşmek de bir tedbire sarılmaktır. Şüpheye düşmeyen muvaffak olur mu?”
  • صوفی اندر وسوسه و آن خر چنان ** که چنین بادا جز ای دشمنان‏
  • Sofi vesvese içindeydi. Eşeğe gelince öyle bir haldeydi ki düşmanların cezası da, dilerim böyle olsun!
  • آن خر مسکین میان خاک و سنگ ** کژ شده پالان دریده پالهنگ‏ 235
  • Zavallı eşek; taş toprak içinde, semeri tersine dönmüş, kuskunu kopmuştur.
  • خسته از ره جمله‏ی شب بی‏علف ** گاه در جان کندن و گه در تلف‏
  • Yol yürümekten ölmüş, bütün gece yemsiz, gâh can çekişmekte, gâh ölüm haline gelmekteydi.
  • خر همه شب ذکر می‏کرد ای اله ** جو رها کردم کم از یک مشت کاه‏
  • Bütün gece “Yarabbi, arpadan vazgeçtim, bir avuçcağızdan da az saman olsa” diye sayıklıyordu.
  • با زبان حال می‏گفت ای شیوخ ** رحمتی که سوختم زین خام شوخ‏
  • Hâl diliyle “Ey şeyhler, bir merhamet edin, bu ham ve edepsiz hizmetçinin elinden yandım” diyordu.
  • آن چه آن خر دید از رنج و عذاب ** مرغ خاکی بیند اندر سیل آب‏
  • O eşeğin çektiği eziyeti duyduğu azabı ancak karada uçan kuş, sele kapılırsa çeker duyar!
  • بس به پهلو گشت آن شب تا سحر ** آن خر بی‏چاره از جوع البقر 240
  • Nihayet biçare eşek, açlık illetinden o gece seher çağına kadar yan üstü yattı.
  • روز شد خادم بیامد بامداد ** زود پالان جست بر پشتش نهاد
  • Gündüz olunca, hizmetçi gelip hemen semerini düzeltti, sırtına vurdu.
  • خر فروشانه دو سه زخمش بزد ** کرد با خر آن چه ز آن سگ می‏سزد
  • Eşekçiler gibi birkaç sopa indirdi. O köpek hizmetçiden ne umulursa eşeğe onu yaptı.