English    Türkçe    فارسی   

2
2604-2613

  • در خبر آمد که آن معاویه ** خفته بد در قصر در یک زاویه‏
  • Rivayet ederler: O Muaviye köşkünde bir bucakta uyumuştu.
  • قصر را از اندرون در بسته بود ** کز زیارتهای مردم خسته بود 2605
  • Köşkün kapısı içerden kilitliydi, çünkü Muaviye halkın gelip gitmesinden yorulmuştu.
  • ناگهان مردی و را بیدار کرد ** چشم چون بگشاد پنهان گشت مرد
  • Ansızın birisi onu uyandırdı. Muaviye gözünü açınca adam gözden sır oldu.
  • گفت اندر قصر کس را ره نبود ** کیست کاین گستاخی و جرات نمود
  • Kendi kendisine, “Köşke kimse giremez. Bu küstahlıkta, bu cürette bulunan kim acaba?” dedi.
  • گرد برگشت و طلب کرد آن زمان ** تا بیابد ز آن نهان گشته نشان‏
  • Etrafı dolaştı, gizlenen adamdan bir nişan bulmak için her tarafı araştırdı.
  • از پس در مدبری را دید کاو ** در در و پرده نهان می‏کرد رو
  • Kapı ardında bir herif gördü. Adam kapıya sinmiş, yüzünü perde ile örtmüş gizlenmişti.
  • گفت هی تو کیستی نام تو چیست ** گفت نامم فاش ابلیس شقی است‏ 2610
  • Muaviye “Hey sen, kimsin, adın ne ?” diye sordu. Adam “ Adım açıkça söyleyeyim, Şaki İblis” diye cevap verdi.
  • گفت بیدارم چرا کردی به جد ** راست گو با من مگو بر عکس و ضد
  • Muaviye “Niye gayret ettin, beni niçin uyandırdın? Bana doğru söyle, aykırı konuşma” dedi.
  • از خر افکندن ابلیس معاویه را و رو پوش و بهانه کردن و جواب گفتن معاویه او را
  • İblis’in Muaviye’yi eşekten düşürmesi, kapalı konuşup bahaneler etmesi, Muaviye’nin ona cevap vermesi
  • گفت هنگام نماز آخر رسید ** سوی مسجد زود می‏باید دوید
  • Şeytan “Namaz vakti geldi. Hemen mescide koşmak gerek.
  • عجلوا الطاعات قبل الفوت گفت ** مصطفی چون در معنی می‏بسفت‏
  • Mustafa, mana incisini delerek “Acele edin, ibadetleri vakti geçmeden yapın buyurdu” dedi.