English    Türkçe    فارسی   

2
2733-2742

  • گفت پیغمبر نشانی داده است ** قلب و نیکو را محک بنهاده است‏
  • Muaviye, “Peygamber, nişanesini bildirmiş, kalpla sağlamı anlamak için mehenk vermiş;
  • گفته است الکذب ریب فی القلوب ** گفت الصدق طمانین طروب‏
  • “Yalan kalplerde şüphe uyandırır, doğru kalplere emniyet ve neşe verir “demiştir.
  • دل نیارامد ز گفتار دروغ ** آب و روغن هیچ نفروزد فروغ‏ 2735
  • Gönül, yalan sözden istirahat bulmaz. Suyla yağ karışık olursa çırağ aydınlık vermez.
  • در حدیث راست آرام دل است ** راستیها دانه‏ی دام دل است‏
  • Doğru söz kalbe istirahat verir. Doğru sözler, gönül tuzağının taneleridir.
  • دل مگر رنجور باشد بد دهان ** که نداند چاشنی این و آن‏
  • Gönül hasta olur, ağzı kokarsa ancak o vakit doğruyla yalanın tadını almaz.
  • چون شود از رنج و علت دل سلیم ** طعم کذب و راست را باشد علیم‏
  • Fakat gönül ağrıdan illetten salim olursa, yalanla doğrunun lezzetini adamakıllı bilir, anlar.
  • حرص آدم چون سوی گندم فزود ** از دل آدم سلیمی را ربود
  • Âdem’in buğdaya hırsı artınca bu hırs, gönlünden sıhhati, selâmeti kapıp götürdü.
  • پس دروغ و عشوه‏ات را گوش کرد ** غره گشت و زهر قاتل نوش کرد 2740
  • Senin yalanına, işvene kulak astı, aldanıp öldürücü zehri içti.
  • کژدم از گندم ندانست آن نفس ** می‏پرد تمییز از مست هوس‏
  • O anda akrebi buğdaydayken ayırt edemedi. Hevesle mest olan kişinin temyizi uçup gider.
  • خلق مست آرزویند و هوا ** ز آن پذیرایند دستان ترا
  • Halk, arzu ve heva sarhoşudur. Onu için senin yalanını dinler.