English    Türkçe    فارسی   

2
3063-3072

  • با دل و با اهل دل بیگانگی ** با شهان تزویر و روبه‏شانگی‏
  • Gönül’e, gönül ehline karşı yabancı durmaya, padişahlara hile düzmeye, onlara karşı tilkilik yapmaya kalkışmaya,
  • سیر چشمان را گدا پنداشتن ** از حسدشان خفیه دشمن داشتن‏
  • Gözü tok kişileri yoksul sanmaya, onlara haset edip gizlice düşman olmaya dair söyledi.
  • گر پذیرد چیز تو گویی گداست ** ور نه گویی زرق و مکر است و دغاست‏ 3065
  • Onlardan biri verdiğin bir şeyi kabul ederse yoksul dersin, kabul etmezse riyakâr ve mürai!
  • گر در آمیزد تو گویی طامع است ** ور نه گویی در تکبر مولع است‏
  • İnsanlara karışırsa tamahkâr dersin. Karışmaz, çekingen davranırsa kibirli!
  • یا منافق‏وار عذر آری که من ** مانده‏ام در نفقه‏ی فرزند و زن‏
  • Yahut da münafıklar gibi “Çoluğun, çocuğun nafakasını kazanmaya uğraşıyorum,
  • نه مرا پروای سر خاریدن است ** نه مرا پروای دین ورزیدن است‏
  • Ne başımı kaşımaya vaktim var, ne din kaydına düşüp ibadet etmeğe!
  • ای فلان ما را به همت یاد دار ** تا شویم از اولیا پایان کار
  • Lûtfet, bizi himmetle bir an da sonunda biz de velilerden olalım” diye mazeret serdedersin.
  • این سخن نه هم ز درد و سوز گفت ** خوابناکی هرزه گفت و باز خفت‏ 3070
  • Fakat bu sözde, dertten, aşktan değildir. Âdeta uyuyan bir adamın bir aralık uyanıp sayıklayarak tekrar uykuya dalmasına benzer.
  • هیچ چاره نیست از قوت عیال ** از بن دندان کنم کسب حلال‏
  • “Ayalimin rızkını kazanmaktan başka bir şey yapamıyorum. Ne çare? Dişimle, tırnağımla çalışıp çabalıyor, helâlinden kazanıyorum” dersin.
  • چه حلال ای گشته از اهل ضلال ** غیر خون تو نمی‏بینم حلال‏
  • Ey sapıklara karışan, ne helâli? Senin kanından başka helâl göremiyorum.