English    Türkçe    فارسی   

2
3207-3216

  • فکر آن باشد که بگشاید رهی ** راه آن باشد که پیش آید شهی‏
  • Fikir ona derler ki bir yol açsın, yol ona derler ki önüne bir padişah çıkagelsin.
  • شاه آن باشد که از خود شه بود ** نه به مخزنها و لشکر شه شود
  • Padişah ona derler ki kendiliğinden padişah olsun; hazinelerle, askerlerle değil.
  • تا بماند شاهی او سرمدی ** همچو عز ملک دین احمدی‏
  • Zira kendiliğinden padişah olursa padişahlığı, Ahmet’in pâk dininin yüceliği gibi ebedîdir.
  • کرامات ابراهیم ادهم بر لب دریا
  • Allah rahmet etsin, İbrahim Ethem’in deniz kıyısında gösterdiği keramet
  • هم ز ابراهیم ادهم آمده ست ** کاو ز راهی بر لب دریا نشست‏ 3210
  • İbrahim Ethem’den rivayet edilmiştir: Bir yerde deniz kıyısında oturmuş,
  • دلق خود می‏دوخت آن سلطان جان ** یک امیری آمد آن جا ناگهان‏
  • O can sultanı, hırkasını dikmeğe koyulmuştu. Ansızın oraya bir emir geldi.
  • آن امیر از بندگان شیخ بود ** شیخ را بشناخت سجده کرد زود
  • O emir, Şeyh’in kullarındandı. Şeyh’i tanıyıp hemen secde etti.
  • خیره شد در شیخ و اندر دلق او ** شکل دیگر گشته خلق و خلق او
  • Şeyh’in hırka dikmekte olduğunu görüp şaşırdı. Şekli de değişmişti, huyu da!
  • کاو رها کرد آن چنان ملک شگرف ** بر گزید آن فقر بس باریک حرف‏
  • Emîr, kendi kendisine “ Öyle bir ulu sultanlığı terk etti de şu yoksulluğu ihtiyar etti. Bu ne acayip iş!
  • ترک کرد او ملک هفت اقلیم را ** می‏زند بر دلق سوزن چون گدا 3215
  • Yedi iklim padişahlığını kaybetsin de yoksullar gibi kendi hırkasını diksin” diyordu.
  • شخ واقف گشت از اندیشه‏اش ** شیخ چون شیر است و دلها بیشه‏اش‏
  • Şeyh, onun düşüncesini anladı. Şeyh aslana benzer, gönülleri ormana.