English    Türkçe    فارسی   

2
3384-3393

  • کان سیاهی بر سیاهی اوفتاد ** هر دو خط شد کور و معنیی نداد
  • Çünkü o karalanmış kâğıt üstüne kara yazı yazıldı mı her iki yazı da körleşir, hiçbir manası kalmaz.
  • ور سوم باره نویسی بر سرش ** پس سیه کردی چو جان کافرش‏ 3385
  • O kâğıda üçüncü defa bir şey yazarsan kâfirlerin canı gibi tamamıyla kapkara olur.
  • پس چه چاره جز پناه چاره‏گر ** ناامیدی مس و اکسیرش نظر
  • Şu halde her şeye çare bulan Allah’a sığınmaktan başka ne çare var? Bakırın ümitsizliğine iksir, ancak onun nazarıdır.
  • ناامیدیها به پیش او نهید ** تا ز درد بی‏دوا بیرون جهید
  • Ümitsizlikleri ona arz edin de devasız derdinizden kurtuluverin!”
  • چون شعیب این نکته‏ها با او بگفت ** ز آن دم جان در دل او گل شکفت‏
  • Şuayb ona bu nükteleri söyleyince Şuayb’ın nefesleri yüzünden adamın gönlünde güller açıldı.
  • جان او بشنید وحی آسمان ** گفت اگر بگرفت ما را کو نشان‏
  • Canı, gökyüzünden gelen vahiy sesini duydu. Dedi ki. “ Eğer bizi cezalandırdıysa nişanesi nerede?”
  • گفت یا رب دفع من می‏گوید او ** آن گرفتن را نشان می‏جوید او 3390
  • Şuayb “Yarabbi, beni kabul etmiyor. Bu muhazeye, bu cezaya nişane aramakta” dedi.
  • گفت ستارم نگویم رازهاش ** جز یکی رمز از برای ابتلاش‏
  • Allah “Ben ayıpları örtücüyüm, sırlarını söylemem. Ancak iptilâsına dair şu tek remzi söyleyeyim:
  • یک نشان آن که می‏گیرم و را ** آن که طاعت دارد از صوم و دعا
  • Onu cezalandırdığımın bir nişanesi şu: Oruç tutmak da dua etmekte.
  • و ز نماز و از زکات و غیر آن ** لیک یک ذره ندارد ذوق جان‏
  • Namaz kılmakta, zekât vermekte, başka ibadetlerde bulunmakta. Fakat ruhu bir zerre bile zevk duymuyor.