English    Türkçe    فارسی   

2
3511-3520

  • شیخ رو آورد سوی آن فقیر ** که ز هر حالی که هست اوساط گیر
  • Şeyh o fakire yüz çevirip dedi ki: “Ne halin olursa olsan, o halde itidali koru.
  • در خبر خیر الأمور أوساطها ** نافع آمد ز اعتدال أخلاطها
  • “İşlerin hayırlısı orta hallisidir” diye haberde bile var. Vücuttaki Ahlât itidal yüzünden faydalı.
  • گر یکی خلطی فزون شد از عرض ** در تن مردم پدید آید مرض‏
  • Bunların biri herhangi bir ârızî sebeple fazlalaştı mı insanın bedeninde hastalık meydana gelir.
  • بر قرین خویش مفزا در صفت ** کان فراق آرد یقین در عاقبت‏
  • Yoldaşına pek yüklenme, çok söz söyleme, onu pek övme, çünkü bu, nihayet ayrılığa sebep olur.
  • نطق موسی بد بر اندازه و لیک ** هم فزون آمد ز گفت یار نیک‏ 3515
  • Musa’nın sözü, kendince haddindeydi ama o iyi dosta fazla geldi.
  • آن فزونی با خضر آمد شقاق ** گفت رو تو مکثری هذا فراق‏
  • O fazlalık da Hızır’la arasının açılmasına sebep oldu. Musa’ya “Haydi, git... Sen çok söylüyorsun... Gayri ayrılık geldi, çattı!
  • موسیا بسیار گویی دور شو ** ور نه با من گنگ باش و کور شو
  • Musa, sen ne fazla konuşuyorsun, git, uzaklaş... Yahut da benimle olunca kör dilsiz kesil.
  • ور نرفتی وز ستیزه شسته‏ای ** تو به معنی رفته‏ای بگسسته‏ای‏
  • Yok... Eğer gitmez, inadına oturursan hakikatte de bence gitmiş, benden ayrılmış sayılırsın” dedi.
  • چون حدث کردی تو ناگه در نماز ** گویدت سوی طهارت رو به تاز
  • Meselâ namazda ansızın yellensen, biriside sana git yeniden aptes al dese,
  • ور نرفتی خشک جنبان می‏شوی ** خود نمازت رفت بنشین ای غوی‏ 3520
  • Gitmez, orada kakılır kalır namaz kılmaya devam edersen istediğin kadar eğil bükül, yat kalk.. be şaşkın, zaten namazın gitti!