English    Türkçe    فارسی   

2
3564-3573

  • پر من رسته ست هم از ذات خویش ** بر نچسبانم دو پر من با سریش‏
  • Benim kanadım, kendinden çıkmadır. Vücuduma iki kanat yapıştırmadım ben.
  • جعفر طیار را پر جاریه ست ** جعفر عیار را پر عاریه ست‏ 3565
  • Cafer-i Tayyar’ın kanadı kendindendir, Cafer-i Tarrar’ın kanadı ise iğreti.
  • نزد آن که لم یذق دعوی است این ** نزد سکان افق معنی است این‏
  • Tatmayan adama göre bu, dâvadan ibarettir. Fakat makamı yüce kişilere göre dâva değil, manadır.
  • لاف و دعوی باشد این پیش غراب ** دیگ تی و پر یکی پیش ذباب‏
  • Bu söz, kargaya göre lâftan, kuru iddiadan ibarettir. Nitekim sineğe göre dolu tencere ile boş tencere birdir.
  • چون که در تو می‏شود لقمه گهر ** تن مزن چندان که بتوانی بخور
  • İçinde lokma gevher olduktan sonra çekinme muktedir olduğun kadar ye!
  • شیخ روزی بهر دفع سوء ظن ** در لگن قی کرد پر در شد لگن‏
  • Şeyhin biri bir gün, halkın kötü zannını gidermek için leğene kustu, leğen inciyle doldu.
  • گوهر معقول را محسوس کرد ** پیر بینا بهر کم عقلی مرد 3570
  • Bu suretle o basiret sahibi pir, halkın az akıllılığına acıyıp ancak akılla anlaşılır inciyi gözle görülür inci haline getirdi.
  • چون که در معده شود پاکت پلید ** قفل نه بر حلق و پنهان کن کلید
  • Fakat midende temiz de pis murdar bir hale geliyorsa boğazını kilitle, anahtarı da sakla.
  • هر که در وی لقمه شد نور جلال ** هر چه خواهد تا خورد او را حلال‏
  • Lokma, kimde ululuk nuru haline gelirse ne dilerse yesin... Ona helâl!
  • بیان دعویی که عین آن دعوی گواه صدق خویش است‏
  • Doğruluğuna kendisi tanık olan iddia
  • گر تو هستی آشنای جان من ** نیست دعوی گفت معنی لان من‏
  • Eğer benim canıma âşina isen bilirsin ki şu manalı sözüm boş dâva değildir.