English    Türkçe    فارسی   

2
368-377

  • این سرت وارست از سجده‏ی صنم ** تا بدانی حق او را بر امم‏
  • Ahmet’in ümmetler üzerindeki hakkını bil, başın puta secde etmekten, bunu bilesin diye kurtuldu.
  • گر بگویی شکر این رستن بگو ** کز بت باطن همت برهاند او
  • Söylersen bu puta tapmadan kurtulmanın şükrünü söyle de Allah, seni bâtın putundan da kurtarsın.
  • مر سرت را چون رهانید از بتان ** هم بدان قوت تو دل را وارهان‏ 370
  • O, nasıl, başını putlardan kurtardıysa sende o kuvvetle gönlünü kurtar.
  • سر ز شکر دین از آن بر تافتی ** کز پدر میراث مفت‏اش یافتی‏
  • Dini babadan bedava bir miras olarak buldun da onun için başını şükretmeden çevirdin.
  • مرد میراثی چه داند قدر مال ** رستمی جان کند و مجان یافت زال‏
  • Miras yedi, mal kadrini ne bilsin? Rüstem can verdi, Zâl bedava şeref kazandı!
  • چون بگریانم بجوشد رحمتم ** آن خروشنده بنوشد نعمتم‏
  • Ben, birisini ağlatırsam rahmetim coşar; ağlayıp taşanda nimetime erişir.
  • گر نخواهم داد خود ننمایمش ** چونش کردم بسته دل بگشایمش‏
  • Birisine bir şeyi vermek istemezsem o isteği göstermem. Fakat gönlünü kapattım mı artık açmam.
  • رحمتم موقوف آن خوش گریه‏هاست ** چون گریست از بحر رحمت موج خاست‏ 375
  • Rahmetim, o ağlamalara bağlıdır. Kul ağladı mı rahmet denizi, kabarmaya, dalgalanmaya başlar.
  • حلوا خریدن شیخ احمد خضرویه قدس الله سره العزیز جهت غریمان به الهام حق
  • Allah, aziz sırrını takdis etsin, şeyh Ahmed-i Hıdraveyh’in Allah ilhamıyla borçlular için helva satması
  • بود شیخی دایما او وامدار ** از جوانمردی که بود آن نامدار
  • Bir şeyh vardı. Cömertlikle anılmıştı, o yüzden de daima borçluydu.
  • ده هزاران وام کردی از مهان ** خرج کردی بر فقیران جهان‏
  • Büyüklerden on binlerce lira borç almış, âlemdeki yoksullara harcetmişti.