English    Türkçe    فارسی   

2
426-435

  • شد نماز دیگر آمد خادمی ** یک طبق بر کف ز پیش حاتمی‏
  • İkindi vakti oldu. Hizmetçi, Hatem gibi cömert birisinin verdiği bir tabak altını getirdi.
  • صاحب مالی و حالی پیش پیر ** هدیه بفرستاد کز وی بد خبیر
  • Mal sahibi halli bir kişi, Şeyh’in halini biliyordu, ona hediye göndermişti.
  • چار صد دینار بر گوشه‏ی طبق ** نیم دینار دگر اندر ورق‏
  • Tabağın bir köşesinde dört yüz dinar vardı, bir tarafında da kâğıda sarılı yarım dinar.
  • خادم آمد شیخ را اکرام کرد ** و آن طبق بنهاد پیش شیخ فرد
  • Hizmetçi gelip Şeyh’i ağırladı, o misli bulunmaz Şeyh’in önüne o tabağı koydu.
  • چون طبق را از غطا واکرد رو ** خلق دیدند آن کرامت را از او 430
  • Tabağın üstünden örtü kaldırılınca halk Şeyh’in kerametini gördü.
  • آه و افغان از همه برخاست زود ** کای سر شیخان و شاهان این چه بود
  • Hepsinden de feryat yüceldi: "Ey şeyhlerin de başı, şahların da, bu neydi?
  • این چه سر است این چه سلطانی است باز ** ای خداوند خداوندان راز
  • Bu ne sır, bu ne sultanlık? Ey sır sahiplerinin efendisi!
  • ما ندانستیم ما را عفو کن ** بس پراکنده که رفت از ما سخن‏
  • Biz bilemedik, affet; saçma sapan, uluorta hayli söylendik.
  • ما که کورانه عصاها می‏زنیم ** لاجرم قندیلها را بشکنیم‏
  • Körcesine sopa sallamaktayız, elbette kandilleri kırarız.
  • ما چو کران ناشنیده یک خطاب ** هرزه گویان از قیاس خود جواب‏ 435
  • Sağırlar gibi bir tek söz duymadan kendi aklımızca cevap vermeye kalkıştık, hezeyanlarda bulunduk.