English    Türkçe    فارسی   

2
93-102

  • نقش جان خویش می‏جستم بسی ** هیچ می‏ننمود نقشم از کسی‏
  • Diye can suretimi hayli zamandır arayıp duruyordum. Fakat suretim kimseden görünmüyordu.
  • گفتم آخر آینه از بهر چیست ** تا بداند هر کسی کاو چیست و کیست‏
  • Nihayet dedim ki, ayna neden icat edilmiş, ne güne yarar? Herkes nedir, kimdir, kendisini bilsin diye değil mi?
  • آینه‏ی آهن برای پوستهاست ** آینه‏ی سیمای جان سنگین بهاست‏ 95
  • Demirden yapılma ayna suretler içindir. Can yüzünün aynasıysa çok pahalı, çok değerlidir.
  • آینه‏ی جان نیست الا روی یار ** روی آن یاری که باشد ز آن دیار
  • Can aynası ancak sevgilinin yüzüdür. O sevgilinin yüzü ki, o diyardan.
  • گفتم ای دل آینه‏ی کلی بجو ** رو به دریا کار برناید به جو
  • Dedim ki: Ey gönül sen küllî bir ayna ara. Denize git, ırmaktan iş bitmez!
  • زین طلب بنده به کوی تو رسید ** درد مریم را به خرما بن کشید
  • Kul, bu istek yüzünden civarına geldi. Meryem’i hurma fidanına derdi çekti.
  • دیده‏ی تو چون دلم را دیده شد ** این دل نادیده غرق دیده شد
  • Gönlüm, gözünü görünce o görmemiş göz yok oldu; gönlüm gözün ta kendisi kesildi.
  • آینه‏ی کلی ترا دیدم ابد ** دیدم اندر چشم تو من نقش خود 100
  • Seni ebedî olarak küllî bir ayna gördüm. Gözünden kendi suretimi müşahede ettim.
  • گفتم آخر خویش را من یافتم ** در دو چشمش راه روشن یافتم‏
  • Nihayet ben, beni buldum, iki gözünde aydın bir yol gördüm, dedim
  • گفت وهمم کان خیال تست هان ** ذات خود را از خیال خود بدان‏
  • Vehmin; kendine gel, o senin hayalindir. Kendini hayalinden ayırt et dedi.