English    Türkçe    فارسی   

2
990-999

  • گر به دامی افکنم من یک امیر ** از امیران خفیه دارم نه از وزیر 990
  • Ben bir emiri tuzağa düşürmek dilersem emirlerden gizlerim, fakat vezirden gizlemem.
  • حق به من بنمود پس پاداش کار ** وز صورهای عملها صد هزار
  • Hak bana işlerin mükâfat ve mücazaatını, amellerden yüz binlercesinin büründüğü suretleri gösterdi.
  • تو نشانی ده که من دانم تمام ** ماه را بر من نمی‏پوشد غمام‏
  • Ben bilirim ama sen de bir nişane ver. Ay, bulutla örtülse de bana gizli değildir” dedi.
  • گفت پس از گفت من مقصود چیست ** چون تو می‏دانی که آن چه بود چیست‏
  • Köle, mademki olanı, biteni olduğu gibi biliyorsun; beni söyletmeden kastın ne, deyince;
  • گفت شه حکمت در اظهار جهان ** آن که دانسته برون آید عیان‏
  • Padişah “ Dünyayı izhar etmekteki hikmet, Allah’ın ilmindekileri izhar etmektir.
  • آن چه می‏دانست تا پیدا نکرد ** بر جهان ننهاد رنج طلق و درد 995
  • Bildiğini izhar etmedikçe âlemdeki zahmet ve meşakkatleri belirtmez.
  • یک زمان بی‏کار نتوانی نشست ** تا بدی یا نیکیی از تو نجست‏
  • Senden bir kötülük yahut iyilik meydana gelmeksizin hatta bir an bile duramazsın.
  • این تقاضاهای کار از بهر آن ** شد موکل تا شود سرت عیان‏
  • Bu amelleri izhar etme zarureti, sırrının açığa çıkması içindir.
  • پس کلابه‏ی تن کجا ساکن شود ** چون سر رشته‏ی ضمیرش می‏کشد
  • Nasıl olur da ipliğin ucunu gönlün çekip durduğu halde iplik eğirme âletine benzeyen tenin işlemez?
  • تاسه‏ی تو شد نشان آن کشش ** بر تو بی‏کاری بود چون جان کنش‏
  • Tasalanman, dertlenmen; gönlünün o çekişine, isteğine alamettir. O işi yapmamak da sana açıkça can çekişmedir, ölümdür.