English    Türkçe    فارسی   

3
1012-1021

  • مرده زین سو اند و زان سو زنده‌اند ** خامش اینجا و آن طرف گوینده‌اند
  • Bunların hepsi de bu âleme göre ölü, fakat hakikat âleminde diridir. Burada susup duruyorlar ama orada söylemekteler.
  • چون از آن سوشان فرستد سوی ما ** آن عصا گردد سوی ما اژدها
  • Onları hakikat âleminden bize yolladılar mı işte asâ, bize ejderha kesilir.
  • کوهها هم لحن داودی کند ** جوهر آهن بکف مومی بود
  • Dağlar, sese gelir, Davut’la beraber ırlar, ilahi okur, demir bile avucunda mum gibi yumuşar.
  • باد حمال سلیمانی شود ** بحر با موسی سخن‌دانی شود 1015
  • Rüzgâr, Süleyman’ı yüklenir, taşır; deniz Musa ile konuşur.
  • ماه با احمد اشارت‌بین شود ** نار ابراهیم را نسرین شود
  • Ay, Ahmet’in işaretini emrini anlar, fermanına uyar; ateş, İbrahim’e ağustos gülü olur…
  • خاک قارون را چو ماری در کشد ** استن حنانه آید در رشد
  • Toprak, Karun’u yılan gibi sömürür, yutar; Hannâne direği akla, fikre sahip olur...
  • سنگ بر احمد سلامی می‌کند ** کوه یحیی را پیامی می‌کند
  • Taş, Ahmet’e selâm verir; Dağ Yahya’ya haber yollar…
  • ما سمعیعیم و بصیریم و خوشیم ** با شما نامحرمان ما خامشیم
  • Hepsi de bunlara “ Biz size karşı duyar, görürüz… sizinle hoşuz, neşeliyiz. Fakat namahremlere karşı susup durmaktayız” derler.
  • چون شما سوی جمادی می‌روید ** محرم جان جمادان چون شوید 1020
  • Ama siz bir cemada gidiyor, ona yöneliyorsunuz. Artık cematların canına, sırrına nasıl mahrem olursunuz ki?
  • از جمادی عالم جانها روید ** غلغل اجزای عالم بشنوید
  • Cematlardan can âlemine gidin de âlemin cüzülerinin ahengini duyun!