English    Türkçe    فارسی   

3
1033-1042

  • جمع آمد صد هزاران خام‌ریش ** صید او گشته چو او از ابلهیش
  • Yüz binlerce ahmak adam toplandı, ahmaklıklarından onlar da yılancı gibi yılana avlandılar.
  • منتظر ایشان و هم او منتظر ** تا که جمع آیند خلق منتشر
  • Onlar, yılanı görmek için bekleşiyorlardı. O da etraftaki halk tamamıyla toplansın diye bekliyordu.
  • مردم هنگامه افزون‌تر شود ** کدیه و توزیع نیکوتر رود 1035
  • Halk, iyice toplansın da elime geçecek para çok olsun diyordu.
  • جمع آمد صد هزاران ژاژخا ** حلقه کرده پشت پا بر پشت پا
  • Yüz binlerce herzevekil toplandı, halka oldular. Bir ayak, bin ayaküstüne geldi!
  • مرد را از زن خبر نه ز ازدحام ** رفته درهم چون قیامت خاص و عام
  • Kalabalıktan erkeğin kadından haberi yoktu. Halkla ileri gelenler birbirlerine girmiş âdeta kıyametten bir alâmet olmuştu.
  • چون همی حراقه جنبانید او ** می‌کشیدند اهل هنگامه گلو
  • Yılancı, yılanın üstündeki kilimi kımıldattıkça halk, parmaklarının ucuna basıp boyunlarını uzatıyordu.
  • و اژدها کز زمهریر افسرده بود ** زیر صد گونه پلاس و پرده بود
  • Ejderha, zemheriden donmuştu. Yüzlerce kilimin, kebenin altındaydı.
  • بسته بودش با رسنهای غلیظ ** احتیاطی کرده بودش آن حفیظ 1040
  • Yılancı, ihtiyatı elden bırakmamış, onu kalın iplerle bağlamıştı.
  • در درنگ انتظار و اتفاق ** تافت بر آن مار خورشید عراق
  • Fakat halkın toplanmasını beklerken epeyce bir zaman geçmiş, Irak güneşi, yılanın üstüne vurmuştu.
  • آفتاب گرم‌سیرش گرم کرد ** رفت از اعضای او اخلاط سرد
  • Güneş onu epeyce ısıtınca azasından soğuk ahlât sıyrılıp gitmişti.