English    Türkçe    فارسی   

3
1057-1066

  • اژدها را دار در برف فراق ** هین مکش او را به خورشید عراق
  • Ejderhayı ayrılık karı içinde tut, sakın onu Irak güneşinin altına getirme.
  • تا فسرده می‌بود آن اژدهات ** لقمه‌ی اویی چو او یابد نجات
  • Ejderhan donmuş bir halde iken selâmettesin fakat kurtuldu, kendine geldi mi ona lokma olursun.
  • مات کن او را و آمن شو ز مات ** رحم کم کن نیست او ز اهل صلات
  • Onu mat et de mat olmaktan emin ol. Ona pek acıma, o iyilik edilecek kişi değildir.
  • کان تف خورشید شهوت بر زند ** آن خفاش مردریگت پر زند 1060
  • Üstüne şehvet güneşi vurdu mu o geberesice hemen yarasa gibi kanatlarını çırpmaya, uçmaya başlar.
  • می‌کشانش در جهاد و در قتال ** مردوار الله یجزیک الوصال
  • Ercesine onu savaşa çek, babayiğitçe onunla vuruş… Allah, sana vuslatıyla karşılık versin!
  • چونک آن مرد اژدها را آورید ** در هوای گرم خوش شد آن مرید
  • Hulâsa o adam ejderhayı getirip de o korkunç şey, sıcak havada kendine gelince,
  • لاجرم آن فتنه‌ها کرد ای عزیز ** بیست همچندان که ما گفتیم نیز
  • O fitneleri meydana çıkardı. Hattâ azizim, söylediklerimizin yüz kat üstününü yaptı!
  • تو طمع داری که او را بی جفا ** بسته داری در وقار و در وفا
  • Sen ona zahmet, eziyet vermeden uslu, rahat ve vefakâr bir halde tutmayı mı umuyorsun?
  • هر خسی را این تمنی کی رسد ** موسیی باید که اژدرها کشد 1065
  • Bu, her aşağılık kişiye nasip mi olur? Ejderhayı öldürmeye bir Musa gerek.
  • صدهزاران خلق ز اژدرهای او ** در هزیمت کشته شد از رای او
  • Yüz binlerce halk onun tedbiriyle mağlûp oldu, ejderhasından yılıp kaçtı, ölüp gitti!
  • تهدید کردن فرعون موسی را علیه السلام
  • Firavunun Musa aleyhisselâm’ı tehdit etmesi