English    Türkçe    فارسی   

3
129-138

  • عاقبت تو رفت خواهی ناتمام ** کارهاات ابتر و نان تو خام
  • Sonra sonunda tamamlamadan geçip gidersin. İşlerin sona ermez, ekmeğin de ham kalır.
  • وان عمارت کردن گور و لحد ** نه به سنگست و به چوب و نه لبد 130
  • O mezarını lâhdini yapma işi taşla, tahtayla, kilimle, keçeyle olmaz.
  • بلک خود را در صفا گوری کنی ** در منی او کنی دفن منی
  • Kendine gönülde bir mezar kazman, onun benliğinin önünde bu benliği görmen gerektir.
  • خاک او گردی و مدفون غمش ** تا دمت یابد مددها از دمش
  • Onun toprağı olman, gamına gömülmen lâzım ki nefesin, nefesinden yardımlara nail olsun, nefesin kutlu ve tesirli bir hale gelsin.
  • گورخانه و قبه‌ها و کنگره ** نبود از اصحاب معنی آن سره
  • Mezara türbe yapmak, üstüne kubbe kurmak, mana sahiplerine makbul değildir.
  • بنگر اکنون زنده اطلس‌پوش را ** هیچ اطلس دست گیرد هوش را
  • Bir bak da gör, diri iken atlaslara bürünen kişinin aklını o ipekler, o atlaslar hiç fazlalaştırır, onun reyine isabet verir mi?
  • در عذاب منکرست آن جان او ** گزدم غم دل دل غمدان او 135
  • Canı Münker ve Nekir’in azabına uğramış, gamlı gönlünde de gam akrepleri yer tutmuştur.
  • از برون بر ظاهرش نقش و نگار ** وز درون ز اندیشه‌ها او زار زار
  • Zahirini süslemiş, püslemiş ama içi düşüncelerden feryatlara düşmüş.
  • و آن یکی بینی در آن دلق کهن ** چون نبات اندیشه و شکر سخن
  • Başka birini de görürsün ki eski elbiseler giyinmiş ama o köhne libaslar içinde kamışa benzer, sözü de şeker gibidir.
  • بازگشتن به حکایت پیل
  • Fil hikâyesine dönüş, öğütçünün öğüdü
  • گفت ناصح بشنوید این پند من ** تا دل و جانتان نگردد ممتحن
  • Öğütçü dedi ki “Bu öğüdümü tutun da gönlünüz, canınız belâlara düşmesin.