English    Türkçe    فارسی   

3
134-143

  • بنگر اکنون زنده اطلس‌پوش را ** هیچ اطلس دست گیرد هوش را
  • Bir bak da gör, diri iken atlaslara bürünen kişinin aklını o ipekler, o atlaslar hiç fazlalaştırır, onun reyine isabet verir mi?
  • در عذاب منکرست آن جان او ** گزدم غم دل دل غمدان او 135
  • Canı Münker ve Nekir’in azabına uğramış, gamlı gönlünde de gam akrepleri yer tutmuştur.
  • از برون بر ظاهرش نقش و نگار ** وز درون ز اندیشه‌ها او زار زار
  • Zahirini süslemiş, püslemiş ama içi düşüncelerden feryatlara düşmüş.
  • و آن یکی بینی در آن دلق کهن ** چون نبات اندیشه و شکر سخن
  • Başka birini de görürsün ki eski elbiseler giyinmiş ama o köhne libaslar içinde kamışa benzer, sözü de şeker gibidir.
  • بازگشتن به حکایت پیل
  • Fil hikâyesine dönüş, öğütçünün öğüdü
  • گفت ناصح بشنوید این پند من ** تا دل و جانتان نگردد ممتحن
  • Öğütçü dedi ki “Bu öğüdümü tutun da gönlünüz, canınız belâlara düşmesin.
  • با گیاه و برگها قانع شوید ** در شکار پیل‌بچگان کم روید
  • Otlara, yapraklara kaani olun, fil yavrularını avlamaya varmayın.
  • من برون کردم ز گردن وام نصح ** جز سعادت کی بود انجام نصح 140
  • Ben boynumdaki öğüt borcumu ödedim. Öğüdü tutanın sonu, ancak kutluluktur.
  • من به تبلیغ رسالت آمدم ** تا رهانم مر شما را از ندم
  • Ben, sizi nedametlerden kurtarmak için elçiliğimi yaptım.
  • هین مبادا که طمع رهتان زند ** طمع برگ از بیخهاتان بر کند
  • Kendinize gelin, sakın tamah yolunuzu vurmasın. Tamah, yapraklarınızı ta kökünden söker, çıkarır.”
  • این بگفت و خیربادی کرد و رفت ** گشت قحط و جوعشان در راه زفت
  • Bunları söyleyip “Haydi, hayra karşı” diyerek onları uğurladı, selâmetledi, gitti. Onlar, yolda kıtlığa düştüler, susuzlukları artıkça arttı.