English    Türkçe    فارسی   

3
1433-1442

  • هست صوفی صفاجو ابن وقت ** وقت را همچون پدر بگرفته سخت
  • Saf sofi, "İbn-al vakit"tir ama vaktin babasıymış gibi vakti adamakıllı avucunun içine almıştır.
  • هست صافی غرق عشق ذوالجلال ** ابن کس نه فارغ از اوقات و حال
  • Bu çeşit sofi, tamamıyla ululuk sahibi Allah’ın nuruna gark olmuştur. Kimsenin oğlu değildir o… vakitlerden de kurtulmuştur, hallerden de!
  • غرقه‌ی نوری که او لم یولدست ** لم یلد لم یولد آن ایزدست 1435
  • Doğurmayan nura batmıştır. Doğmayan, doğurmayan zatsa ancak Allah’tır.
  • رو چنین عشقی بجو گر زنده‌ای ** ورنه وقت مختلف را بنده‌ای
  • Diriysen yürü, böyle bir aşk ara… Yoksa birbirine aykırı vakitlere kulsun.
  • منگر اندر نقش زشت و خوب خویش ** بنگر اندر عشق و در مطلوب خویش
  • Çirkin, güzel nakışlara bakma da kendi aşkına, kendi dileğine bak!
  • منگر آنک تو حقیری یا ضعیف ** بنگر اندر همت خود ای شریف
  • Hor musun, zayıf mı? Buna bakma da ey kadri yüce kişi, himmetine, gayretine bak!
  • تو به هر حالی که باشی می‌طلب ** آب می‌جو دایما ای خشک‌لب
  • Ne halde olursan ol, boş durma, ey dudakları kurumuş susuz, daima su araştır!
  • کان لب خشکت گواهی می‌دهد ** کو بخر بر سر منبع رسد 1440
  • O susuz, o kupkuru dudağın yok mu? O dudak, sudan haber verme de… Nihayet kaynağa ulaşacağını bildirmede.
  • خشکی لب هست پیغامی ز آب ** که بمات آرد یقین این اضطراب
  • Dudak kuruluğu, suyu haber verir… Bu eziyet, bu susuzluk, muhakkak suya ulaşacağına delâlet der;
  • کین طلب‌کاری مبارک جنبشیست ** این طلب در راه حق مانع کشیست
  • Bu aramak yok mu, kutlu bir iştir. Hak yolundaki bu istek, maniler giderir.