English    Türkçe    فارسی   

3
1708-1717

  • پس تبسم کرد و گفت اکنون بیا ** لیک مخفی دار این را ای کیا
  • Şeyh gülümsedi de dedi ki: “Öyleyse gel… Fakat ey ulu kişi, bunu gizle.
  • تا نمیرم من مگو این با کسی ** نه قرینی نه حبیبی نه خسی
  • Ben ölmeden ne bir dosta, ne bir sevgiliye ne de bir aşağılık kişiye, hiç ama hiç kimseye söyleme!
  • بعد از آن قومی دگر از روزنش ** مطلع گشتند بر بافیدنش 1710
  • Bundan sonra bir bölük halk onu iki elle zembili örerken penceresinden gördüler.
  • گفت حکمت را تو دانی کردگار ** من کنم پنهان تو کردی آشکار
  • Şeyh, “Yarabbi, hikmetini sen bilirsin. Ben gizliyorum, sen aşikâr ediyorsun” dedi.
  • آمد الهامش که یکچندی بدند ** که درین غم بر تو منکر می‌شدند
  • Ona şöyle ilham geldi. “ Birkaç kişi, senin elinin kesik olması kınadılar, sana münkir oldular.
  • که مگر سالوس بود او در طریق ** که خدا رسواش کرد اندر فریق
  • O herhalde yolda yalancıydı ki Allah, onu bu, taife arasında rüsvay etti dediler.
  • من نخواهم کان رمه کافر شوند ** در ضلالت در گمان بد روند
  • Ben onların kâfir olmasını, bu azgınlıkla, bu sapıklıkla, bu kötü şüpheyle geçip gitmelerini istemem.
  • این کرامت را بکردیم آشکار ** که دهیمت دست اندر وقت کار 1715
  • Ben de şu kerameti aşikâr ettim, iş işlediğin vakit sana iki el ihsan ettiğimi gösterdim.
  • تا که آن بیچارگان بد گمان ** رد نگردند از جناب آسمان
  • Ki o biçareler, hakkında kötü bir şüpheye düşüp de huzurumdan merdud olmasınlar.
  • من ترا بی این کرامتها ز پیش ** خود تسلی دادمی از ذات خویش
  • Ben sana bu kerametler olmaksızın da daha önce bizzat teselliler verdim.