English    Türkçe    فارسی   

3
172-181

  • آن بلال صدق در بانگ نماز ** حی را هی همی‌خواند از نیاز
  • O doğru sözlü Bilâl, ezan okurken “Hayyı alesselâ, Hayyı alelfelâh- Haydin namaza, Haydin felâha” cümlelerindeki “Hayyı- haydin” kelimesini “Heyyi” diye okurdu.
  • تا بگفتند ای پیمبر راست نیست ** این خطا اکنون که آغاز بناست
  • Nihayet Peygamber’e dediler ki: “Ya Resulâllâh, bina yeni kuruluyor. Bu hata, hiç de doğru değil.
  • ای نبی و ای رسول کردگار ** یک مذن کو بود افصح بیار
  • Ey Allah habercisi, ey Allah resulü, ey Allah meydanının tek binicisi, daha fasih bir müezzin getir.
  • عیب باشد اول دین و صلاح ** لحن خواندن لفظ حی عل فلاح 175
  • Din daha yeni kurulur, doğruluk düzenlik daha yeni meydana gelirken “Hayyı alelfelâh”’ı yanlış okumak ayıptır.
  • خشم پیغامبر بجوشید و بگفت ** یک دو رمزی از عنایات نهفت
  • Peygamber’in hiddeti coştu. Gizli inayetlerden bir iki remiz söyleyip dedi ki :
  • کای خسان نزد خدا هی بلال ** بهتر از صد حی و خی و قیل و قال
  • “Ey aşağılık adamlar, Allah yanında Bilâl’in Heyyi’si yüzlerce hadan, hıdan, yüzlerce dedikodudan iyidir.
  • وا مشورانید تا من رازتان ** وا نگویم آخر و آغازتان
  • İşi çok karıştırmayın da sırrınızı açmayayım, önünüzü, sonunuzu söylemeyeyim.”
  • گر نداری تو دم خوش در دعا ** رو دعا می‌خواه ز اخوان صفا
  • Her duada güzel bir nefese sahip değilsen yürü, özü sözü doğru kardeşlerden dua iste.
  • امر حق به موسی علیه السلام که مرا به دهانی خوان کی بدان دهان گناه نکرده‌ای
  • Musa aleyhisselâm’a, Beni günah etmediğin ağızla çağır diye vahiy gelmesi
  • گفت ای موسی ز من می‌جو پناه ** با دهانی که نکردی تو گناه 180
  • Allah, “Ey Musa, bana suç etmediğin, kötü söylemediğin bir ağızla sığın, dua et” dedi.
  • گفت موسی من ندارم آن دهان ** گفت ما را از دهان غیر خوان
  • Musa, “Bende o ağız yok deyince Allah, “Başkasının ağzıyla dua et”