English    Türkçe    فارسی   

3
2111-2120

  • تو بنادر آمدی در جان و دل ** ای دل و جان از قدوم تو خجل
  • Sen, cana da nadir gelirsin, gönüle de. Senin kudumuna karşı bir şey yapamadığından can da mahcuptur, gönül de!
  • چند کردم مدح قوم ما مضی ** قصد من زانها تو بودی ز اقتضا
  • Geçmiş kavimleri ne kadar methettim, fakat bütün bunlardan maksadım sensin.
  • خانه‌ی خود را شناسد خود دعا ** تو بنام هر که خواهی کن ثنا
  • Dua, çıktığı evi bilir, sen kimin adını anarsan an, kimi översen öv!
  • بهر کتمان مدیح از نا محل ** حق نهادست این حکایات و مثل
  • Övüşleri namahrem olanlardan gizlemek için Allah bile hikâyeler söylemekte, misaller getirmektedir.
  • گر چه آن مدح از تو هم آمد خجل ** لیک بپذیرد خدا جهد المقل 2115
  • O medihler de sana karşı hiçtir, onlar da senden utanıyorlar ama yoksul, elinden ne gelebilirse armağan olarak onu sunar, Allah, bu armağanı da kabul eder.
  • حق پذیرد کسره‌ای دارد معاف ** کز دو دیده‌ی کور دو قطره کفاف
  • Allah, âciz kişinin aczini hoş görür. Körün gözlerindeki iki katra yaşı da kabul eder. Zaten körün gözünde bu iki katradan başka ne bulunabilir ki?
  • مرغ و ماهی داند آن ابهام را ** که ستودم مجمل این خوش‌نام را
  • Ben o güzelim adı pek kısa bir tarzda övdüm; bunu kuş da biliyor, balık da!
  • تا برو آه حسودان کم وزد ** تا خیالش را به دندان کم گزد
  • Sebebi de şu: Hasetçiler, kıskanıp haset ederek ah etmesinler, hayalini dişleriyle dişlemesinler!
  • خود خیالش را کجا یابد حسود ** در وثاق موش طوطی کی غنود
  • Ama zaten hasetçi, onun hayalini nereden bulacak? Hiç fare deliğinde dudu kuşu oturur mu?
  • آن خیال او بود از احتیال ** موی ابروی ویست آن نه هلال 2120
  • O hasetçinin gördüğü hayal, onun hayali değildir ki… O hilâl değil, onun kendi kaşının kılı!