English    Türkçe    فارسی   

3
2205-2214

  • آنچنانک از فقر می‌ترسند خلق ** زیر آب شور رفته تا به حلق 2205
  • Bu da şuna benzer: Halk, yoksulluktan korkar, ama boğazlarına kadar acı suya batarlar.
  • گر بترسندی از آن فقرآفرین ** گنجهاشان کشف گشتی در زمین
  • O yoksulluğu yaratandan korksalardı onlara yeryüzünde defineler aşikâr olurdu.
  • جمله‌شان از خوف غم در عین غم ** در پی هستی فتاده در عدم
  • Hepsi de gam korkusuyla gamın içine batmışlar, varlık kaygısıyla yokluğa düşmüşlerdir!
  • دعا و شفاعت دقوقی در خلاص کشتی
  • Dekukî’nin şefaat etmesi ve geminin kurtulmasına duası
  • چون دقوقی آن قیامت را بدید ** رحم او جوشید و اشک او دوید
  • Dekukî o kıyameti görünce merhameti coştu, gözyaşları akmaya başladı.
  • گفت یا رب منگر اندر فعلشان ** دستشان گیر ای شه نیکو نشان
  • Yarabbi, dedi, onların yaptıklarına bakma, ey lütuf sahibi padişah, ellerini tut, imdatlarına yetiş.
  • خوش سلامتشان به ساحل با زبر ** ای رسیده دست تو در بحر و بر 2210
  • Ey eli denize de yetişen, karaya da. Onları sağlıkla, selâmetle kıyıya çıkar.
  • ای کریم و ای رحیم سرمدی ** در گذار از بدسگالان این بدی
  • Ey ebedî kerem merhamet sahibi, o kötü kişilerden bu kötülüğü defet!
  • ای بداده رایگان صد چشم و گوش ** بی ز رشوت بخش کرده عقل و هوش
  • Bedava olarak insanlara yüzlerce göz, yüzlerce kulak veren, rüşvetsiz akıl, fikir ihsan eden Allah.
  • پیش از استحقاق بخشیده عطا ** دیده از ما جمله کفران و خطا
  • Sen, biz hak etmeden lütuflarda, ihsanlarda bulunursun. Nimetlerine karşı yaptığımız kâfirliklerle hatalarımızı hep görürsün.
  • ای عظیم از ما گناهان عظیم ** تو توانی عفو کردن در حریم
  • Ey ulu Allah, bizim şanımız ulu ulu günahlarda bulunmaktır. Fakat sen, bunları lütfunla affetmeye kaadirsin.