English    Türkçe    فارسی   

3
2308-2317

  • پیش ازین گفتیم بعضی حال او ** لیک تعویق آمد و شد پنج‌تو
  • Bundan önce onun bazı hallerini söylemiştik. Fakat araya başka şeyler girdi, bu hikâye de öylece kaldı gitti.
  • هم بگوییمش کجا خواهد گریخت ** چون ز ابر فضل حق حکمت بریخت
  • Şimdi onun hali neye vardı; Allah’ın lütuf ve ihsan bulutundan hikmet yağmuru yağınca o yoksul ne oldu?
  • صاحب گاوش بدید و گفت هین ** ای بظلمت گاو من گشته رهین 2310
  • Öküzün sahibi onu görüp “Ey karanlıkta benim öküzümü aşıran, borçlusun bana sen.
  • هین چراکشتی بگو گاو مرا ** ابله طرار انصاف اندر آ
  • Neden benim öküzümü kestin be ahmak hilebaz, nerede insafın?” dedi.
  • گفت من روزی ز حق می‌خواستم ** قبله را از لابه می‌آراستم
  • Adam, “Ben Allah’tan rızık istiyor, kıbleyi niyazımla bezeyip duruyorum.
  • آن دعای کهنه‌ام شد مستجاب ** روزی من بود کشتم نک جواب
  • Zamanlarca edip durduğum dua kabul edildi. O, benim rızkımdı, tutup kestim, işte sana cevap” dediyse de
  • او ز خشم آمد گریبانش گرفت ** چند مشتی زد به رویش ناشکفت
  • Öküz sahibi yakasına sarıldı, sabredemedi, yüzüne de birkaç sille vurdu.
  • رفتن هر دو خصم نزد داود علیه السلام
  • Her iki düşmanın da Davud Peygamber aleyhisselâm’ın yanına gitmesi
  • می‌کشیدش تا به داود نبی ** که بیا ای ظالم گیج غبی 2315
  • Çeke çeke Davud Peygamber’in yanına kadar götürdü. “ Gel bakalım zalim ahmak.
  • حجت بارد رها کن ای دغا ** عقل در تن آور و با خویش آ
  • Saçma sapan lâfları bırak azgın herif. Aklını başına al, kendine gel!
  • این چه می‌گویی دعا چه بود مخند ** بر سر و و ریش من و خویش ای لوند
  • Bu ne çeşit dua? Âlemi bana da güldürme, kendini de maskara etme!” diyordu.