English    Türkçe    فارسی   

3
2331-2340

  • او به سوی آسمان می‌کرد رو ** واقعه‌ی ما را نداند غیر تو
  • Adam, yüzünü göğe tutarak dedi ki: “Yarabbi, benim halimi senden başka kimsecikler bilmez.
  • در دل من آن دعا انداختی ** صد امید اندر دلم افراختی
  • Gönlüme o duayı sen ilham ettin, gönlümde yüzlerce ümit belirttin.
  • من نمی‌کردم گزافه آن دعا ** همچو یوسف دیده بودم خوابها
  • Lâf olsun diye dua etmedim ya… Yusuf gibi rüyalar görmüştüm.”
  • دید یوسف آفتاب و اختران ** پیش او سجده‌کنان چون چاکران
  • Yusuf, güneşle yıldızların, huzurunda kullar gibi secde ettiklerini gördü.
  • اعتمادش بود بر خواب درست ** در چه و زندان جز آن را می‌نجست 2335
  • O rüyaya adamakıllı inandı, kuyuda da ondan başka bir şey ummuyordu, zindanda da.
  • ز اعتماد او نبودش هیچ غم ** از غلامی وز ملام و بیش و کم
  • Ona dayanmakta, onu beklemekteydi. Ondan başka ne kulluktan derdi vardı, ne az çok kınanmaktan!
  • اعتمادی داشت او بر خواب خویش ** که چو شمعی می‌فروزیدش ز پیش
  • Rüyası, mum gibi gözünün önünde yanmakta, onu aydınlatıp durmaktaydı; rüyasına güveniyordu.
  • چون در افکندند یوسف را به چاه ** بانگ آمد سمع او را از اله
  • Yusuf’u kuyuya attıkları zaman Allah’tan kulağına şu ses gelmişti:
  • که تو روزی شه شوی ای پهلوان ** تا بمالی این جفا در رویشان
  • Ey yiğit, sen bir gün padişah olacaksın. O vakit seni kıyanların sözlerini, yüzlerine vurursun.
  • قایل این بانگ ناید در نظر ** لیک دل بشناخت قایل را ز اثر 2340
  • Bunu seslenen görünmüyordu ama gönül, söyleyenin eserini tanıyordu.