English    Türkçe    فارسی   

3
2613-2622

  • گفت کر آری شنودم بانگشان ** که چه می‌گویند پیدا و نهان
  • Sağır “ Evet, ben de seslerini duydum, gizli açık ne söylüyorlarsa işittim” dedi.
  • آن برهنه گفت ترسان زین منم ** که ببرند از درازی دامنم
  • Çıplak “Benim korkum da şundan: Gelirlerse elbisemin eteğini keserler!” dedi.
  • کور گفت اینک به نزدیک آمدند ** خیز بگریزیم پیش از زخم و بند 2615
  • Kör dedi ki: “İşte bak, yaklaştılar. Hadi onlar gelip çatmadan, bizi yakalayıp dövmeden, bağlamadan biz kaçalım.”
  • کر همی‌گوید که آری مشغله ** می‌شود نزدیکتر یاران هله
  • Sağır dedi ki: “ Hakikaten dostlar, gürültü gittikçe yaklaşıyor, haydin!
  • آن برهنه گفت آوه دامنم ** از طمع برند و من ناآمنم
  • Çıplak, eyvahlar olsun, dedi… Gelirlerse tamah ederler, elbisemi alırlar, ben hiç emin değilim!
  • شهر را هشتند و بیرون آمدند ** در هزیمت در دهی اندر شدند
  • Şehri bırakıp çıktılar, koşa koşa bir köye geldiler.
  • اندر آن ده مرغ فربه یافتند ** لیک ذره‌ی گوشت بر وی نه نژند
  • O köyde semiz bir kuş buldular. Kuş pek semizdi, vücudunda zerre kadar et yoktu, öyle arıktı ki!
  • مرغ مرده‌ی خشک وز زخم کلاغ ** استخوانها زار گشته چون پناغ 2620
  • Ölmüş bir kuştu, kargaların gagalamasından kemikleri bile incelmiş, ipliğe dönmüştü.
  • زان همی‌خوردند چون از صید شیر ** هر یکی از خوردنش چون پیل سیر
  • Aslanların avlarını yemesi gibi o kuşu yediler… Üçü de tok filler gibi semirip şiştiler.
  • هر سه زان خوردند و بس فربه شدند ** چون سه پیل بس بزرگ و مه شدند
  • Üçü de üç tane besili, semiz ve büyük file döndüler!