English    Türkçe    فارسی   

3
2645-2654

  • گوید او که روزگارم می‌برند ** خود ندارد روزگار سودمند 2645
  • Zamanımı alıyorlar der. Hâlbuki bir fayda, bir kâr elde eden kişinin zamanı zaten onda yok!
  • گوید از کارم بر آوردند خلق ** غرق بی‌کاریست جانش تابه حلق
  • Halk beni işimden, gücümden alıkoydu der ama canı, ta boğazına kadar işsizliğe, güçsüzlüğe dalmıştır!
  • عور ترسان که منم دامن کشان ** چون رهانم دامن از چنگالشان
  • Çıplak adam elbisemi sürüyüp duruyorum; eteğimi, onların pençesinden nasıl kurtaracağım der!
  • صد هزاران فضل داند از علوم ** جان خود را می‌نداند آن ظلوم
  • Âlim de, bilgilerin yüz binlerce çeşidini bilirde zalim herif, kendisini bilmez.
  • داند او خاصیت هر جوهری ** در بیان جوهر خود چون خری
  • Her cevherin haysiyetini bilir de kendi cevherine gelince bir eşeğe döner!
  • که همی‌دانم یجوز و لایجوز ** خود ندانی تو یجوزی یا عجوز 2650
  • Be hey âlim, sen, ben caiz olan şeylerle caiz olmayanları bilirim dersin ama kendin caiz misin, işe yarar mısın, yoksa bir kocakarı mısın? Bundan haberin yok!
  • این روا و آن ناروا دانی ولیک ** تو روا یا ناروایی بین تو نیک
  • Bu, yerinde doğru… Şu, yerinde değil, eğri… Bunu biliyorsun ama sen doğru musun, eğri mi? Bir de iyice bak!
  • قیمت هر کاله می‌دانی که چیست ** قیمت خود را ندانی احمقیست
  • Her kumaşın değeri nedir? Biliyorsun da kendi değerini bilmiyorsun. Bu ahmaklıktır.
  • سعدها و نحسها دانسته‌ای ** ننگری سعدی تو یا ناشسته‌ای
  • Yomlu yıldızlarla yomsuz yıldızları biliyorsun… Fakat sen yomlumusun, yoksa cemcenabet biri misin? Buna bakmıyorsun bile?
  • جان جمله علمها اینست این ** که بدانی من کیم در یوم دین
  • Bütün bilgilerin ruhu budur bu… Mahşer günü ben kimim, ne hale geleceğim; demen bunu bilmen gerek!