English    Türkçe    فارسی   

3
27-36

  • برگها را برگ از انعام او ** دایگان را دایه لطف عام او
  • Yaprakların gıdası onun kereminden… Dallara dadı, onun umumi ve şâmil lütfu.
  • رزقها را رزقها او می‌دهد ** زانک گندم بی غذایی چون زهد
  • Rızıkların rızkını o vermekte. Buğday, rızıksız nasıl baş gösterir, biter?
  • نیست شرح این سخن را منتهی ** پاره‌ای گفتم بدانی پاره‌ها
  • Bu sözün sonu gelmez. Ben, bir miktarını söyledim, öbürlerini sen anlayıver.
  • جمله عالم آکل و ماکول دان ** باقیان را مقبل و مقبول دان 30
  • Bil ki bütün âlem yiyen ve yenenden ibarettir. Hak’la bâki olanları da Hakk’a yönelmiş ve Hakk’ın makbulü olmuş bil.
  • این جهان و ساکنانش منتشر ** وان جهان و سالکانش مستمر
  • Bu âlem de daima neşre uğrayıp durur, bu âlemdekiler de. O âlemle o âleme gidenlerse daimî ve ebedîdir.
  • این جهان و عاشقانش منقطع ** اهل آن عالم مخلد مجتمع
  • Bu âlemin de sonu yoktur, bu âleme âşık olanların da. O âlem ehliyse ebedî ve bir aradadır.
  • پس کریم آنست کو خود را دهد ** آب حیوانی که ماند تا ابد
  • Kerem ona derler ki insan, kendisini ebedî kılacak âbıhayatı kendisine versin.
  • باقیات الصالحات آمد کریم ** رسته از صد آفت و اخطار و بیم
  • Kerem sahibi, “Bâkıyât-us sâlihat”ın ta kendisidir. Yüzlerce âfetten, tehlikeden korkudan kurtulmuştur.
  • گر هزارانند یک کس بیش نیست ** چون خیالاتی عدد اندیش نیست 35
  • Onlar, binlerce kişi olsalar yine bir kişiden fazla değildirler. Hayallere kapılanlar gibi sayı düşünmezler ki.
  • آکل و ماکول را حلقست و نای ** غالب و مغلوب را عقلست و رای
  • Yiyenle yenenin boğazı, gırtlağı var… Galiple mağlûbun aklı reyi.