English    Türkçe    فارسی   

3
2857-2866

  • کو همی‌بیند شما را از کمین ** که شما او را نمی‌بینید هین
  • Pusudan sizi görüp durur, fakat siz onu görmezsiniz, gaflet etmeyin sakın!
  • دایما صیاد ریزد دانه‌ها ** دانه پیدا باشد و پنهان دغا
  • Avcı, daima taneler saçar… Saçtığı taneler görünür de yapacağı kötülük görünmez.
  • هر کجا دانه بدیدی الحذر ** تا نبندد دام بر تو بال و پر
  • Nerede tane görürsen sakın oradan. Sakın da tuzağa düşme, kolun, kanadın bağlanmasın!
  • زانک مرغی کو بترک دانه کرد ** دانه از صحرای بی تزویر خورد 2860
  • Taneyi bırakan kuş, o hilesiz, düzensiz ovanın tanelerini yer, doyar.
  • هم بدان قانع شد و از دام جست ** هیچ دامی پر و بالش را نبست
  • Ona kani olduğundan uzaktan kurtulur; hiçbir tuzağa düşmez; kolu kanadı bağlanmaz.
  • وخامت کار آن مرغ کی ترک حزم کرد از حرص و هوا
  • Hırs yüzünden havasına uyan ve ihtiyatı bırakan kuşun akıbeti
  • باز مرغی فوق دیواری نشست ** دیده سوی دانه دامی ببست
  • Bir kuş, bir duvarın üstüne kondu, tuzaktaki taneleri gördü.
  • یک نظر او سوی صحرا می‌کند ** یک نظر حرصش به دانه می‌کشد
  • Bir ovaya bakıyordu, gönlü orasını çekmekteydi; bir de tanelere bakıyordu, hırsı kendisini oraya sürüklemekteydi.
  • این نظر با آن نظر چالیش کرد ** ناگهانی از خرد خالیش کرد
  • Bu iki istek arasında çırpındı, durdu… Nihayet aklı başından gitti; tanelere tamah etti, uzağa düştü!
  • باز مرغی کان تردد را گذاشت ** زان نظر بر کند و بر صحرا گماشت 2865
  • Başka bir kuş da bu tereddüdü bıraktı, tanelere meyletmedi, sahraya uçup gitti.
  • شاد پر و بال او بخا له ** تا امام جمله آزادان شد او
  • Neşeli bir surette kol kanat açtı; ne mutlu ona! Bütün hürlerin ulusu, başı oldu.