English    Türkçe    فارسی   

3
2934-2943

  • دلبر و مطلوب با ما حاضرست ** در نثار رحمتش جان شاکرست
  • Hâlbuki bizim sevgilimiz, bizim dilediğimiz canan, bizimle beraber… Rahmetini saçıp durmakta; canımız da ona şükretmekte.
  • در دل ما لاله‌زار و گلشنیست ** پیری و پژمردگی را راه نیست 2935
  • Bizim gönlümüzde lâlelik var, gül bahçesi var. Oraya solmanın, perişan olmanın yolu yok!
  • دایما تر و جوانیم و لطیف ** تازه و شیرین و خندان و ظریف
  • Daima terütazeyiz, daima genciz, lâtifiz… Daima güzeliz, tatlıyız, daima gülüp durmadayız, zarifiz!
  • پیش ما صد سال و یکساعت یکیست ** که دراز و کوته از ما منفکیست
  • Bizce yüzyılla bir saat birdir… Uzun yol, kısa zaman bize göre değil!
  • آن دراز و کوتهی در جسمهاست ** آن دراز و کوته اندر جان کجاست
  • O uzunluk, kısalık cisimlere göredir, cana nasıl sığar.
  • سیصد و نه سال آن اصحاب کهف ** پیششان یک روز بی اندوه و لهف
  • Eshabı Kehif, üç yüz dokuz yıl yattılar. Uyudular ama bu üç yüz dokuz yıl, onlara bir gün geldi, ne gamlandılar, ne teessüf ettiler.
  • وانگهی بنمودشان یک روز هم ** که به تن باز آمد ارواح از عدم 2940
  • Uyandıkları anda uyudukları o uzun yıllar, kendilerine bir gün gibi göründü. Çünkü ruhları, yokluktan tekrar bedenlerine geldi.
  • چون نباشد روز و شب یا ماه و سال ** کی بود سیری و پیری و ملال
  • Bu âlemde geceyle gündüz, ayla yıl bile olmazsa usanç, ihtiyarlık, bıkkınlık nasıl olur.
  • در گلستان عدم چون بی‌خودیست ** مستی از سغراق لطف ایزدیست
  • Yokluk gülistanında insan kendisinden geçer… o âlemdeki sarhoşluk, Allah lütfunun büyük kadehindendir.
  • لم یذق لم یدر هر کس کو نخورد ** کی بوهم آرد جعل انفاس ورد
  • Onu içmeyen, tadını tatmayan bilmez, anlamaz. Gül kokusu, bok böceğinin aklına mı gelir?