English    Türkçe    فارسی   

3
2970-2979

  • افعیی بر پشت تو بر می‌رود ** او ز بامی بیندش آگه کند 2970
  • Âdeta ardından bir yılan gidiyor; birisi de damdan görüp haber veriyor.
  • گوییش خاموش غمگینم مکن ** گوید او خوش باش خود رفت آن سخن
  • Ona sus, beni dertlendirme, bana keder verme diyorsun. Adamcağız, peki benden günah gitti diyor.
  • چون زند افعی دهان بر گردنت ** تلخ گردد جمله شادی جستنت
  • Fakat yılan seni boynundan sokunca bütün neşen zehir kesilir de o adama,
  • پس بدو گویی همین بود ای فلان ** چون بندریدی گریبان در فغان
  • “Be adam mademki iş böyleydi, neden yenini yakanı yırtarak feryat etmedin?
  • یا ز بالایم تو سنگی می‌زدی ** تا مرا آن جد نمودی و بدی
  • Yahut yukardan tepeme bir taş atıp bana işin ciddiyetini, işin vehametini bildirmedin?” dersin.
  • او بگوید زآنک می‌آزرده‌ای ** تو بگویی نیک شادم کرده‌ای 2975
  • O adam da iyi ama sen, benim sözümden inciniyordun. Ne faydası var? Sana çok söyledim ama kâr etmedi ki.
  • گفت من کردم جوامردی بپند ** تا رهانم من ترا زین خشک بند
  • Ben sana iyilik ettim, seni bu kötü işten kurtarmak için öğütler verdim.
  • از لیمی حق آن نشناختی ** مایه‌ی ایذا و طغیان ساختی
  • Kötülüğünden bu iyiliğin kadrini bilmedin… Öğüdüm, seni büsbütün azdırdı, bana büsbütün cefa etmeye, beni büsbütün incitmeye başladın der.
  • این بود خوی لیمان دنی ** بد کند با تو چو نیکویی کنی
  • Aşağılık, kötü kişilerin huyu budur. Sen ona iyilik ettin mi o, sana kötülük eder.
  • نفس را زین صبر می‌کن منحنیش ** که لیمست و نسازد نیکویش
  • Sabırla nefsin belini bük. O alçaktır, kötüdür, iyilik etmeye gelmez ona!