English    Türkçe    فارسی   

3
3040-3049

  • زانک پیراهان بدستش عاریه‌ست ** چون بدست آن نخاسی جاریه‌ست 3040
  • Çünkü böyle âlimin eline düşen gömlek, eğretidir, bir zaman içindir… Esir tellâlının elindeki cariye gibi!
  • جاریه پیش نخاسی سرسریست ** در کف او از برای مشتریست
  • Tellâlın eline düşen cariye, müşteri içindir, tellâla ne fayda var?
  • قسمت حقست روزی دادنی ** هر یکی را سوی دیگر راه نی
  • Rızık vermek, Allah’ın işidir. Herkes Allah’ın takdirine göre hareket eder, başka türlü hareket etmesine imkân yoktur.
  • یک خیال نیک باغ آن شده ** یک خیال زشت راه این زده
  • Güzel bir hayal, ona bağ, bahçe haline gelmiştir… Çirkin bir hayal, bunun yolunu kesmiştir!
  • آن خدایی کز خیالی باغ ساخت ** وز خیالی دوزخ و جای گداخت
  • Allah öyle bir Allah’tır ki bir hayalden, bağ, bahçe düzmüş, bir hayalide cehennem haline getirmiş, yanıp yakılma yeri yapmıştır!
  • پس کی داند راه گلشنهای او ** پس کی داند جای گلخنهای او 3045
  • Peki… O halde onun gül bahçelerinin yolunu… Külhanlarının yerini kim bilebilir ki?
  • دیدبان دل نبیند در مجال ** کز کدامین رکن جان آید خیال
  • Gönül gözcüsü, bu hayal, canın ne yanından geliyor… Fırsat bulup göremez ki.
  • گر بدیدی مطلعش را ز احتیال ** بند کردی راه هر ناخوش خیال
  • Bir kolayını bulup da doğduğu yeri, geldiği tarafı görseydi kötü hayallerin yolunu keser, gelmelerine mâni olurdu.
  • کی رسد جاسوس را آنجا قدم ** که بود مرصاد و در بند عدم
  • Yokluk geçidine, yokluğun gözetleme yeri olan oraya casus, nasıl ayak atabilir?
  • دامن فضلش بکف کن کوروار ** قبض اعمی این بود ای شهره‌یار
  • Kör gibi onun ihsan eteğine yapış! Padişahım, körün yapışması diye buna derler işte!