English    Türkçe    فارسی   

3
3247-3256

  • پس رسولش شکر کرد و گفت ما ** این جفا دیدیم و بود این خود وفا
  • Peygamber, şükretti de dedi ki: “Biz, bunu cefa sanıyorduk, hâlbuki vefanın ta kendisiymiş!“
  • موزه بربودی و من درهم شدم ** تو غمم بردی و من در غم شدم
  • Pabucumu kaptın, aklım karıştı, canım sıkıldı, sen beni gamdan kurtarıyormuşsun, bense gama düşmüştüm!
  • گرچه هر غیبی خدا ما را نمود ** دل در آن لحظه به خود مشغول بود
  • Allah, bize bütün gaypları gösterdi ama o sırada gönlüm, kendimle meşguldü! “
  • گفت دور از تو که غفلت در تو رست ** دیدنم آن غیب را هم عکس تست 3250
  • Tavşancıl, “Sen, gafil olmazsın, bu, senden uzak. Ey Mustafa, benim gaybı görmem de sendeki bilginin aksinden!
  • مار در موزه ببینم بر هوا ** نیست از من عکس تست ای مصطفی
  • Havadayken pabucun içindeki yılanı görmem, kendimden değil, senden aksetti bu bana“ dedi.
  • عکس نورانی همه روشن بود ** عکس ظلمانی همه گلخن بود
  • Nurlu kişinin aksi de aydındır. Zulmette kalanın aksiyse baştanbaşa külhan kesilir.
  • عکس عبدالله همه نوری بود ** عکس بیگانه همه کوری بود
  • Allah kulunun aksi tamamıyla nurdur, yabancının aksiyse tamamıyla körlük!
  • عکس هر کس را بدان ای جان ببین ** پهلوی جنسی که خواهی می‌نشین
  • Ey can, herkesin aksi nedir, bunu bil… dilediğin kişinin yanında otur!
  • وجه عبرت گرفتن ازین حکایت و یقین دانستن کی ان مع العسر یسرا
  • Bu hikâyeden ibret alış şüphesiz olarak her güçlüğün bir kolaylığı olduğunu biliş
  • عبرتست آن قصه ای جان مر ترا ** تا که راضی باشی در حکم خدا 3255
  • Ey can o hikâye, Allah hükmüne razı olasın diye sana ibrettir.
  • تا که زیرک باشی و نیکوگمان ** چون ببینی واقعه‌ی بد ناگهان
  • İbret al da kötü bir işe düşünce aklını başına devşir, ye’se düşme, hüsnü zanda bulun!