English    Türkçe    فارسی   

3
3512-3521

  • دانه‌ی آبی به دانه سیب نیز ** گرچه ماند فرقها دان ای عزیز
  • Armut da elmaya benzer, benzer ama aralarında farkları bil ey yüce kişi!
  • برگها هم‌رنگ باشد در نظر ** میوه‌ها هر یک بود نوعی دگر
  • Yapraklar da bakılınca bir renktedir. Fakat meyveleri çeşit çeşittir.
  • برگهای جسمها ماننده‌اند ** لیک هر جانی بریعی زنده‌اند
  • Yapraklara benzeyen bedenler de birbirine benzer… Benzer ama herkes bir iş için yaratılmıştır.
  • خلق در بازار یکسان می‌روند ** آن یکی در ذوق و دیگر دردمند 3515
  • Halk yolda her bir tarzda yürür durur; fakat birisi zevk içinde, öbürü dertli, kederli!
  • همچنان در مرگ یکسان می‌رویم ** نیم در خسران و نیمی خسرویم
  • İşte tıpkı bunun gibi ölürken de aynı çeşit ölürüz ama yarımız ziyan içindedir, yarımız padişah!
  • وفات یافتن بلال رضی الله عنه با شادی
  • Allah razı olsun, Bilâl’in neşeyle ölümü
  • چون بلال از ضعف شد همچون هلال ** رنگ مرگ افتاد بر روی بلال
  • Bilâl; zayıflıktan hilâle dönmüş, yüzüne ölüm rengi çökmüştü.
  • جفت او دیدش بگفتا وا حرب ** پس بلالش گفت نه نه وا طرب
  • Karısı görüp “Ah, bu ne elem, bu ne keder” dedi. Bilâl, “Hayır hayır… Bu ne zevk ve ne neşe,
  • تا کنون اندر حرب بودم ز زیست ** تو چه دانی مرگ چون عیشست و چیست
  • Şimdiye kadar hayattan elem duymaktaydım, ölüm nasıl bir zevktir, nedir, nedir? Sen bunu ne bileceksin?”
  • این همی گفت و رخش در عین گفت ** نرگس و گلبرگ و لاله می‌شکفت 3520
  • Demekte, bu sözleri söylerken de yüzünde nerkisler, güller, lâleler açılmaktaydı!
  • تاب رو و چشم پر انوار او ** می گواهی داد بر گفتار او
  • Yüzünün parlaklığıyla nurlu gözleri, sözünün doğruluğuna şehadet ediyordu.