English    Türkçe    فارسی   

3
3596-3605

  • لیک در که مارهای پر فن‌اند ** اندرین یم ماهییها می‌کنند
  • Fakat dağlarda öyle düzenbaz yılanlar vardır ki bu denizde balıklık etmeye kalkışırlar.
  • مکرشان گر خلق را شیدا کند ** هم ز دریا تاسه‌شان رسوا کند
  • Hileleri halkın aklını başından alırsa da denizden nefretleri, nihayet kendilerini rezil eder gider.
  • واندرین یم ماهیان پر فن‌اند ** مار را از سحر ماهی می‌کنند
  • Bu denizde de öyle hünerli balıklar vardır ki yılana bile sihir yapar, balık haline koyarlar.
  • ماهیان قعر دریای جلال ** بحرشان آموخته سحر حلال
  • Ululuk denizinin dibindeki balıklara deniz, sihri helâl öğretmiştir.
  • بس محال از تاب ایشان حال شد ** نحس آنجا رفت و نیکوفال شد 3600
  • Olmayacak şey, onların himmetiyle olur. Pis, oraya vardı mı tertemiz olur, kutlu bir hale girer.
  • تا قیامت گر بگویم زین کلام ** صد قیامت بگذرد وین ناتمام
  • Bu sözü kıyamete kadar söylesem, bu bahsi kıyamete kadar uzatsam bitmez… Yüzlerce kıyamet kopar, geçer de yine bu bahis tamamlanmaz.
  • آداب المستمعین والمریدین عند فیض الحکمة من لسان الشیخ
  • Şeyhin dilinden hikmetler coşunca müritlerle dinleyenlerin takınmaları lâzım olan edep ve terbiye
  • بر ملولان این مکرر کردنست ** نزد من عمر مکرر بردنست
  • Bu sözlerim, insanlara bir tekrarlamadır, ama bence tekrarlanan, tazelenip uzayan bir ömürdür.
  • شمع از برق مکرر بر شود ** خاک از تاب مکرر زر شود
  • Mum, birbiri üstüne çıkan kıvılcımlarla yanar, alevlenir. Toprak, birbiri üstüne vuran ziyalarla altın haline gelir, parlar.
  • گر هزاران طالب‌اند و یک ملول ** از رسالت باز می‌ماند رسول
  • Binlerce istekli olsa da bir de usanan kişi bulunsa elçi, elçilik yapmak istemez, gönlü soğur.
  • این رسولان ضمیر رازگو ** مستمع خواهند اسرافیل‌خو 3605
  • Bu sır söyleyen gönül elçileri, İsrafil huylu dinleyici isterler.