English    Türkçe    فارسی   

3
3843-3852

  • بوی آن دلبر چو پران می‌شود ** آن زبانها جمله حیران می‌شود
  • Sevgilisinin kokusu uçup geldi mi o dillerin hepsi de şaşırır, lâl olur kalır.
  • بس کنم دلبر در آمد در خطاب ** گوش شو والله اعلم بالصواب
  • Artık ben susayım, kâfi… Sevgili söylemeye başladı. Dinle, kulak kesil… Allah, doğruyu daha iyi bilir.
  • چونک عاشق توبه کرد اکنون بترس ** کو چو عیاران کند بر دار درس 3845
  • Âşık tövbe etti mi… işte o zaman kork. Çünkü âşık, ayyarlar gibi daracığında ders verir!
  • گرچه این عاشق بخارا می‌رود ** نه به درس و نه به استا می‌رود
  • Bu âşık, Buhara’ya gidiyor ama ders okumaya, üstada hizmet etmeye değil.
  • عاشقان را شد مدرس حسن دوست ** دفتر و درس و سبقشان روی اوست
  • Âşıklara dostun güzelliği müderristir… Defterleri, dersleri, meşkleri de onun yüzü!
  • خامشند و نعره‌ی تکرارشان ** می‌رود تا عرش و تخت یارشان
  • Susarlar ama tekrar tekrar attıkları nâralar sevgilinin arşına, tahtına kadar ulaşır.
  • درسشان آشوب و چرخ و زلزله ** نه زیاداتست و باب سلسله
  • Dersleri fitne, oyun, dönüş ve titreyiştir. Onlar ne Ziyadat okurlar, ne Silsile.
  • سلسله‌ی این قوم جعد مشکبار ** مسله‌ی دورست لیکن دور یار 3850
  • Bu kavmin silsilesi, sevgilinin simsiyah ve kıvırcık saçlarıdır. Onlarda devir meselesinden bahsederler ama sevgilinin devrinden.
  • مسله‌ی کیس ار بپرسد کس ترا ** گو نگنجد گنج حق در کیسه‌ها
  • Eğer birisi sana kese meselesini sorarsa ona de ki: Allah hazinesi keselere sığmaz ki!
  • گر دم خلع و مبارا می‌رود ** بد مبین ذکر بخارا می‌رود
  • Âşıklara aralarında Hul ve Mübara’dan dem vururlarsa hoş gör. Hakikatte Buhara’yı anıyorlar demektir.