English    Türkçe    فارسی   

3
4039-4048

  • آن جنودا لم تروها صف زده ** گشت جان او ز بیم آتشکده
  • Sizin görmediğiniz o gayp askerlerinin saf kurduklarını görünce canı, korkudan bir ateşgede kesildi.
  • پای خود وا پس کشیده می‌گرفت ** که همی‌بینم سپاهی من شگفت 4040
  • Ayağını gerisin geriye çekmeye başladı. “Ben pek kalabalık bir ordu görüyorum.
  • ای اخاف الله ما لی منه عون ** اذهبوا انی اری ما لاترون
  • Allah’tan korkarım ben, o bana yardım etmez. Çekilin gidin… Ben, sizin görmediğinizi görüyorum” dedi.
  • گفت حارث ای سراقه شکل هین ** دی چرا تو می‌نگفتی اینچنین
  • Hâris dedi ki: “Ey Suraka, neden dün böyle söylemiyordun?”
  • گفت این دم من همی‌بینم حرب ** گفت می‌بینی جعاشیش عرب
  • Suraka şekline girmiş olan Şeytan “Şimdi savaşın başlamak üzere olduğunu görüyorum” dedi. Hâris, “Sen, ancak Arapların hor hakir bir topluluğunu görmektesin.
  • می‌نبینی غیر این لیک ای تو ننگ ** آن زمان لاف بود این وقت جنگ
  • Bundan başka bir şey görmüyorsun ama ey aşağılık herif, o zaman lâf zamanıydı, şimdi savaş zamanı.
  • دی همی‌گفتی که پایندان شدم ** که بودتان فتح و نصرت دم‌بدم 4045
  • Dün ben dayanır, ayak direrim, size yardımda bulunurum, bu suretle de üst gelirsiniz diyordun.
  • دی زعیم الجیش بودی ای لعین ** وین زمان نامرد و ناچیز و مهین
  • A melûn, dün ordu kumandanı kesilmiştin, şimdi namertleştin, bayağılaştın, korkaklaştın.
  • تا بخوردیم آن دم تو و آمدیم ** تو بتون رفتی و ما هیزم شدیم
  • Senin sözüne kandık da geldik… Bu belâ tuzağına düştük” dedi.
  • چونک حارث با سراقه گفت این ** از عتابش خشمگین شد آن لعین
  • Hâris, bu sözleri söyleyince o melûn bu azardan kızdı, hiddetlendi.