English    Türkçe    فارسی   

3
4214-4223

  • هین مرا بگذار ای بگزیده دار ** تا رسن‌بازی کنم منصوروار
  • Ey seçilmiş ev, aman beni kurtar da Mansur gibi ipimle oynayayım.
  • گر شدیت اندر نصیحت جبرئیل ** می‌نخواهد غوث در آتش خلیل 4215
  • Size gelince: Öğüt vermede Cebrail bile olsanız Halil, ateş içinde medet istemez ki.
  • جبرئیلا رو که من افروخته ** بهترم چون عود و عنبر سوخته
  • Ey Cebrail, git… Ben tutuşmuş yanmaktayım; amber ve öd ağacı gibi yanmakta, bana daha hoş geliyor.
  • جبرئیلا گر چه یاری می‌کنی ** چون برادر پاس داری می‌کنی
  • Ey Cebrail, sen bana yardım ediyorsun, kardeş gibi beni görüp gözetiyorsun ama
  • ای برادر من بر آذر چابکم ** من نه آن جانم که گردم بیش و کم
  • Ben ateşe atılmada pek çeviğim… Yanmakla azalacak, yanmakla çoğalacak, yaşayacak can değilim ki!
  • جان حیوانی فزاید از علف ** آتشی بود و چو هیزم شد تلف
  • Ot yemekle artan, gelişen can hayvan canıdır… O can, ateşe mensuptur, odun gibi de telef olur gider.
  • گر نگشتی هیزم او مثمر بدی ** تا ابد معمور و هم عامر بدی 4220
  • Odun olmasaydı meyve verir, ebediyen mamur bir halde kalır, her şeyi de mahmurlaştırırdı.
  • باد سوزانت این آتش بدان ** پرتو آتش بود نه عین آن
  • Bu ateş, bil ki yakıcı bir yelden ibarettir… Asıl ateşin ışığıdır, kendisi değil!
  • عین آتش در اثیر آمد یقین ** پرتو و سایه‌ی ویست اندر زمین
  • Asıl ateş, esîrdedir. Yeryüzündeki onun ışığı, onun gölgesidir.
  • لاجرم پرتو نپاید ز اضطراب ** سوی معدن باز می‌گردد شتاب
  • Hulâsa ışık ve gölge, daima oynar durur, baki kalmaz… Yine koşa koşa madenine gider, aslına kavuşur.