English    Türkçe    فارسی   

3
4272-4281

  • ای غریب فرد بی مونس شده ** آتش شوق از دلت شعله زده
  • Ey garip olmuş, tek ve muinsiz kalmış olan Davud, iştiyak ateşi, gönlünden şule vermekte.
  • مطربان خواهی و قوال و ندیم ** کوهها را پیشت آرد آن قدیم
  • Çalgıcılar, hanendeler, arkadaşlar istersin. O Kadîm Allah dağları senin huzuruna getirir.
  • مطرب و قوال و سرنایی کند ** که به پیشت بادپیمایی کند
  • Dağlar, sana çalgı çalarlar, şarkı okurlar, zurnacılık ederler. Hepsi de huzurunda yel gibi ses çıkarır, sesine ses verirler.”
  • تا بدانی ناله چون که را رواست ** بی لب و دندان ولی را ناله‌هاست 4275
  • Dudağı, dişi yokken dağın ses vermesi, feryat etmesi caiz oluyor ya… Bil ki velinin de ağızsız, dudaksız sözleri, feryatları var!
  • نغمه‌ی اجزای آن صافی‌جسد ** هر دمی در گوش حسش می‌رسد
  • O her şeyden arınmış mescidin cüzülerinden her an nağmeler çıkar. O nağmelerde her an, velinin can kulağına ulaşır.
  • همنشینان نشنوند او بشنود ** ای خنک جان کو به غیبش بگرود
  • Yanında oturanlar duymazlar, işitmezler de o duyar, işitir. Ne mutlu o cana ki gayba inanmıştır!
  • بنگرد در نفس خود صد گفت و گو ** همنشین او نبرده هیچ بو
  • Velî, kendi kendine yüzlerce söz söyler, dinler de yanında oturan kokusunu bile alamaz!
  • صد سال و صد جواب اندر دلت ** می‌رسد از لامکان تا منزلت
  • Lâmekân âleminden gönlüne yüzlerce sual, yüzlerce cevap gelir, menziline kadar erişir!
  • بشنوی تو نشنود زان گوشها ** گر به نزدیک تو آرد گوش را 4280
  • Bunları sen duyarsın da başkaları kulaklarını ağızlarına kadar yaklaştırsalar yine duymazlar!
  • گیرم ای کر خود تو آن را نشنوی ** چون مثالش دیده‌ای چون نگروی
  • Tutalım, velilerin sessiz, harfsiz sözlerini duymuyor, işitmiyorsun; işte gördün ya… Misli sende de var; neden inanmıyorsun a sağır!
  • جواب طعنه‌زننده در مثنوی از قصور فهم خود
  • Kendi anlayışındaki kusur yüzünden Mesnevi’yi kınamaya kalkışana cevap