English    Türkçe    فارسی   

3
4408-4417

  • برج آتش گرمی خورشید ازو ** همچو تابه‌ی سرخ ز آتش پشت و رو
  • Ateş burcu da güneşe hararet verir… Güneşin önü de, ardı da o burçtan kızmış, tava gibi kızarmıştır.
  • هست سرگردان فلک اندر زمن ** همچو مردان گرد مکسب بهر زن
  • Kadına nail olmak için kazancının etrafında dönüp dolaşan erkek gibi felek de zamane de dönüp dolaşmaktadır.
  • وین زمین کدبانویها می‌کند ** بر ولادات و رضاعش می‌تند 4410
  • Bu yeryüzü, hanımlıklar etmekte, doğurduğu çocukları emzirip yetiştirmektedir.
  • پس زمین و چرخ را دان هوشمند ** چونک کار هوشمندان می‌کنند
  • Şu halde yerle göğün de aklı var; böylece bil. Çünkü akıllıların işlerini işliyorlar.
  • گر نه از هم این دو دلبر می‌مزند ** پس چرا چون جفت در هم می‌خزند
  • Bu iki güzel, birbirlerinden süt emmeseler, birbirlerini sevip koçmasalar nasıl olur da birbirlerinin muradına dolanırlardı?
  • بی زمین کی گل بروید و ارغوان ** پس چه زاید ز آب و تاب آسمان
  • Yer olmasa güller, erguvanlar nasıl biter, gökyüzünün suyu, harareti olmasa yerden ne hâsıl olur?
  • بهر آن میلست در ماده به نر ** تا بود تکمیل کار همدگر
  • Dişinin erkeğe meyli, ikisinin de işi tamamlansın diyedir.
  • میل اندر مرد و زن حق زان نهاد ** تا بقا یابد جهان زین اتحاد 4415
  • Bu birlikte âlem baka bulsun diye Allah erkekle kadına da birbirlerine karşı bir meyil verdi.
  • میل هر جزوی به جزوی هم نهد ** ز اتحاد هر دو تولیدی زهد
  • Her cüz’e de, diğer bir cüz’e meyil verdi… İkisinin birleşmesinden bir şey doğar, bir şey vücut bulur.
  • شب چنین با روز اندر اعتناق ** مختلف در صورت اما اتفاق
  • Gece de böylece gündüzle sarmaş dolaş olmuştur. Geceyle gündüz, sureta birbirlerine aykırıdır ama hakikatte birdir.