English    Türkçe    فارسی   

3
4617-4626

  • همچو چوب خشک افتاد آن تنش ** سرد شد از فرق جان تا ناخنش
  • Bedeni kuru bir ağaç gibi kalakaldı… Tepesinden tırnağına kadar buz kesildi!
  • هرچه کردند از بخور و از گلاب ** نه بجنبید و نه آمد در خطاب
  • Yüzüne gül suları serptiler, yanında buhurlar yaktılar… Neler yaptılarsa faydasız… Kıpırdamadı, seslenmedi bile!
  • شاه چون دید آن مزعفر روی او ** پس فرود آمد ز مرکب سوی او
  • Padişah, onun safran gibi sararmış yüzünü görünce atından indi, yanına geldi.
  • گفت عاشق دوست می‌جوید بتفت ** چونک معشوق آمد آن عاشق برفت 4620
  • Dedi ki: “Âşık hararetle sevgiliyi arar… Fakat sevgili geldi mi o âşık yok olur, kendisinden geçer gider!
  • عاشق حقی و حق آنست کو ** چون بیاید نبود از تو تای مو
  • Sen Allah âşığısın; Allah, ona derler ki geldi mi sen de bir kıl kadar olsun varlık kalmaz.
  • صد چو تو فانیست پیش آن نظر ** عاشقی بر نفی خود خواجه مگر
  • O nazarın karşısında senin gibi yüzlercesi fanidir… Hocam, meğerse sen kendini yok etmeye âşıkmışsın!
  • سایه‌ای و عاشقی بر آفتاب ** شمس آید سایه لا گردد شتاب
  • Sen bir gölgesin, güneşe âşıksın… Şems geldi, elbette gölge derhal yok olur!
  • داد خواستن پشه از باد به حضرت سلیمان علیه السلام
  • Sivrisineğin Süleyman aleyhisselâm’a gidip rüzgârdan şikâyet ederek hakkını istemesi
  • پشه آمد از حدیقه وز گیاه ** وز سلیمان گشت پشه دادخواه
  • Bir sivrisinek, çayırlıktan, çimenlikten gelip Süleyman’ın huzuruna çıkarak hakkını istedi de dedi ki:
  • کای سلیمان معدلت می‌گستری ** بر شیاطین و آدمی‌زاد و پری 4625
  • “Ey Süleyman, Şeytanlar, insanoğulları ve periler arasında adaleti yaydın;
  • مرغ و ماهی در پناه عدل تست ** کیست آن گم‌گشته کش فضلت نجست
  • Kuş da senin adaletine sığınmış, balık da. Kimdir o kaybolan, kimdir o mahrum ki adaletin, onu arayıp bulmamış olsun?