English    Türkçe    فارسی   

3
4752-4761

  • چون فرستادی رسولی پیش زن ** آن رسول از رشک گشتی راه‌زن
  • O delikanlı da kadına birisini yollasa o yolladığı adam, hasedinden zavallının yolunu vururdu.
  • ور بسوی زن نبشتی کاتبش ** نامه را تصحیف خواندی نایبش
  • Sevgilisine bir mektup yazıp yollasa okuyan, kelimeleri yanlış okurdu.
  • ور صبا را پیک کردی در وفا ** از غباری تیره گشتی آن صبا
  • Sabah rüzgârını, vefatını arz etmek üzere gönderse rüzgâr, toza dumana gark olur, kararırdı.
  • رقعه گر بر پر مرغی دوختی ** پر مرغ از تف رقعه سوختی 4755
  • Kuşun kanadına bir kâğıt parçası bağlayıp uçursa kâğıttaki ateşli sözlerden kuşun kanadı yanardı.
  • راههای چاره را غیرت ببست ** لشکر اندیشه را رایت شکست
  • Allah’ın kıskançlığı çare yollarını bağlamış, düşünce askerinin bayrağını kırmıştı!
  • بود اول مونس غم انتظار ** آخرش بشکست کی هم انتظار
  • Önceleri bekleyiş, gamına munisti… Sonradan bekleyiş, o bekleyişi de kırdı, geçirdi, mahvetti!
  • گاه گفتی کین بلای بی‌دواست ** گاه گفتی نه حیات جان ماست
  • Gâh derdi ki: Bu derdin devası yok… Gâh derdi ki: Hayır… Bu dert bizim, canımıza can ve hayat!
  • گاه هستی زو بر آوردی سری ** گاه او از نیستی خوردی بری
  • Gâh varlığı galebe eder, bir şeyler yapmaya niyetlenirdi; gâh yokluğa düşer, yokluktan meyveler yer, gıdalanırdı.
  • چونک بر وی سرد گشتی این نهاد ** جوش کردی گرم چشمه‌ی اتحاد 4760
  • Nihayet bu hale bir çare bulamayıp ümitsizliğe düşünce birlik kaynağı kızıştı, coştu!
  • چونک با بی‌برگی غربت بساخت ** برگ بی‌برگی به سوی او بتاخت
  • Gurbet azıksızlığıyla azıklanınca azıksızlık azığı, çaresizlik çaresi, ona doğru koştu!