English    Türkçe    فارسی   

3
4765-4774

  • لیک اگر یکرنگ بینی خاکشان ** نیست یکسان حالت چالاکشان 4765
  • Onların topraklarını bir renkte, bir halde görürsün ama halleri bir değildir ki!
  • شحم و لحم زندگان یکسان بود ** آن یکی غمگین دگر شادان بود
  • Dirilerin da yağları, etleri bir… Fakat birisi gamlı, öbürü neşeli!
  • تو چه دانی تا ننوشی قالشان ** زانک پنهانست بر تو حالشان
  • Sözlerini duymadıkça hallerini ne bileceksin. Halleri senden gizli kalır.
  • بشنوی از قال های و هوی را ** کی ببینی حالت صدتوی را
  • Söyletsen de sözlerinden ancak bir hay huydur duyarsın. Yüz kat gizli olan hallerini nereden göreceksin ki?
  • نقش ما یکسان بضدها متصف ** خاک هم یکسان روانشان مختلف
  • Bir olan suretimizde bile birbirine zıt vasıflar var. Toprak da bir ama ruhlar ayrı ayrı!
  • همچنین یکسان بود آوازها ** آن یکی پر درد و آن پر نازها 4770
  • Seslerde böyle… Ses olmak bakımından bir, fakat birisinin sesi dertli, öbürünün nazlı, edalı!
  • بانگ اسپان بشنوی اندر مصاف ** بانگ مرغان بشنوی اندر طواف
  • Savaşta atların kişnemelerini… Koşuşup uçuşurken kuşların cıvıltılarını duyarsın ya…
  • آن یکی از حقد و دیگر ز ارتباط ** آن یکی از رنج و دیگر از نشاط
  • Birisi kızgınlığından, hasedinden, öbürü arkadaşlarıyla birleşme yüzünden kişner, cıvıldar. Biri derdinden bağırır, öbürü neşesinden!
  • هر که دور از حالت ایشان بود ** پیشش آن آوازها یکسان بود
  • Fakat onların hallerini anlamaktan uzak olana göre o sesler hep birdir!
  • آن درختی جنبد از زخم تبر ** و آن درخت دیگر از باد سحر
  • O ağaç baltadan titrer, şu ağaç seher yelinden!